Yabancıların iyiliğine de şahit oldum, özellikle Filipinler'deki uzak şehirlerde. | TED | لقد تعايشت مع طيبة الغرباء، خصوصًا حين نسافر إلى مقاطعات بعيدة في الفلبين. |
AF: Filipinler'de. Bayanlar ve baylar, tamamen böyle görünen çok sayıda nehir var. | TED | أ.ف: هذه في الفلبين. وكما تعلمون، سيداتي سادتي، هناك الكثير من الأنهار، تبدو تمامًا هكذا. |
Daha sonra şunu düşündük, niye işin içine dini katmayalım ki? Çünkü Filipinler'de Katolik Kilise çok etkiliydi, Taylandlılar ise Budisttiler. | TED | ومن ثم قررنا ان نلجأ للدين لانه في الفلبين الكنسية الكاثوليكية كانت قوية جداً وفي تايلندا .. هم بوذيون |
Adamın Filipinlerde bir karısı var ve kadın ortaya çıkıyor kadınla arkadaş oluyoruz ama kadın adamı boğuyor ve suçu benim üzerime atıyor. | Open Subtitles | والذي يتبين أن لديه زوجة في الفلبين أصبحنا أصدقاء ولكنها خنقته بأفخاذها ومن ثم ألقت التهمة علي |
Filipinlerde bir adaya gitmiş olmalı. | Open Subtitles | لابد أنه ذهب لجزيرة في الفلبين. |
Filipinlerdeki barı sattığım zaman, aldığım veda hediyesi. | Open Subtitles | لاه ، هو هدية وداعي عندما بِعتُ البار في الفلبين. |
Filipinler'de Quirino'yu, Guatemala'da Arbenz'i... | Open Subtitles | أطحنا بكويرينو في الفلبين أربينز في غواتيمالا |
Filipinler'de bir adres vermemiş. | Open Subtitles | ليس معي عنوانهم في الفلبين انه ليس إلا رقم هاتف إبنها |
Uzun yıllardır, bu Hazine'nin Filipinler'de bir yerde gömülü olduğuna inanılıyordu. | Open Subtitles | لسنوات عديدة، كان يعتقد أن الكنز دفن في مكان ما في الفلبين |
Söylentiye göre adam Filipinler'deki Kamikaze Birliği'nde olmayı reddetmiş. | Open Subtitles | الاشاعات تقول إن ذلك الشخص قد تم رفضه من قوة الهجوم الخاصة في الفلبين |
Ama Filipinler'deydim ve eminim ki ona mektup yazmamışımdır. | Open Subtitles | , انا فعلت كلب مرة , لكنني كنت في الفلبين وأنا متأكد كالجحيم لم اكتب له رسالة |
Ona bir iyilik yaptım. Şimdi Filipinler'de ve doktor. | Open Subtitles | كنت أسدي لها معروفا في الفلبين هي دكتورة |
Filipinler'deki lanet savaş narkotik tedariğimi engelliyor. | Open Subtitles | تلك الحرب اللعينة في الفلبين. قد قاطعت بضاعة المخدرات خاصتي |
Filipinler'in Bağımsızlık Günü kutlamaları da aynı güne denk geliyor. | Open Subtitles | وتزامن ذلك مع إحتفالات يوم الإستقلال السنوي في الفلبين. |
Ama geçen ay, Güney Kutbu'nda yetişen bir dağ lalesi ve Filipinler'de yetişen etçil bir bitki türü keşfedildi. | Open Subtitles | ولكن الشهر المنصرم اكتشف انه يمكن البقاء على قيد الحياة في القطب الجنوبي و تم العثور على نبات لاحم في الفلبين |
Müfrezesi Filipinler'de Malabang diye bir köye güvenliği sağlamak üzere gönderildi. | Open Subtitles | فرقتهُ أرسلت لتأمين مالابانج قريةٌ في الفلبين |
Evet, Filipinler en kötüsüydü. O günkü kasırgayı hatırladın mı? | Open Subtitles | نعم , قد يكون ذلك في الفلبين هل تتذكّر ما حدث خلال إعصار التيفون؟ |
Birisi senin dolabın. Diğeri Filipinlerde bir çöp kutusunun resmi. | Open Subtitles | واحدة من خزانتك، والأخرى من (فناء لإلقاء القمامة في (الفلبين |
Filipinlerde bir su bizonunu finanse ediyorum. | Open Subtitles | أتبنّى بقرة في "الفلبين" |
Evlat, Filipinlerdeki 2 oğlumu gördün mü acaba? | Open Subtitles | ..يا بني، هناك في الفلبين هل صادفت ورأيت اولادي الاثنين؟ |
Filipinlerdeki 12 yaşında çocuk köleler tarafından yapılmış pejmürde plastik meleğin kazananı ise... | Open Subtitles | و الفائز في الملاك البلاستيكي المبتذل المصنوع في الفلبين من قبل أطفال عبيد بعمر 12 |