Benimle Alışveriş merkezinde, saat 11.00'de buluş, geç kalma. | Open Subtitles | قابلني في المركز التجاري في 11: 30، لا تتأخّر |
Alışveriş merkezinde CD çalarken yakalanıyorsun. | Open Subtitles | و يُقبض عليكِ و أنتِ تسرقين الأسطوانات في المركز التجاري |
Düşündüm de, Alışveriş merkezinde resim çektirebiliriz. | Open Subtitles | أعتقد أننا كنا سنلتقط صورتنا في المركز التجاري |
Gelen mesaja göre, benimle bir saat içinde yalnız başıma AVM'de buluşmak istiyor. | Open Subtitles | الرسالة الصادرة تقول أنها تريد أن تقابلني لوحدي في المركز التجاري بعد ساعة |
Benim, efendim. alışveriş merkezinin güvenlik kamerasının görüntülerine ulaştım. | Open Subtitles | لقد إلتقطت فيديو من آلة التصوير الأمنية في المركز التجاري |
Alışveriş merkezindeki yeni hamile iç çamaşırları satan yerden aldım. | Open Subtitles | اشتريته من متجر الثياب الداخليه الخاص بالأمهات في المركز التجاري |
İşte bu yüzden alışveriş merkezinden bir dükkân almalıyız. | Open Subtitles | لهذا السبب قلتُ بأننا يجب أن نشتري المحل في المركز التجاري |
Alışveriş merkezinde satılan üniformaları gördüm. | Open Subtitles | رأيتُ البزّات في التنزيلات في المركز التجاري |
Alışveriş merkezinde kaybolma numarası yapmaktan daha ters bir duruma düşüp böylece güzel güvenlik görevlisiyle karşılaşmak gibi mi? | Open Subtitles | أكثر إرباكاً من المرة التي كان علي أن أتظاهر فيها أنني تائة في المركز التجاري حتى تتمكن من مقابلة حارسة الأمن الجميلة؟ |
Okulu astığımda Alışveriş merkezinde bununla oynardım. | Open Subtitles | كنت ألعب بها في المركز التجاري عندما كنا نتغيب عن المدرسة |
Hatta, Alışveriş merkezinde testere atıp tutan adamdan bile daha çok. | Open Subtitles | أكثر حتى من ذاك الشخص الذي يتلاعب بالسلاسل الحاده في المركز التجاري |
Kadını sürekli Alışveriş merkezinde görüyorum ve hala çok azgın görünüyor. | Open Subtitles | أراها في المركز التجاري دائما و مازلت تبدو مثيره. |
Alışveriş merkezinde kayboluşunuzu ve sonra dondurma yemenizi bana anlattı. | Open Subtitles | أخبرني كيف تهتِ في المركز التجاري وتناولكم للمثلجات. |
Alışveriş merkezinde Irak Savaşı'nı protesto ederken tutuklanması gibi. | Open Subtitles | مثل أنّه اُعتقل في المركز التجاري احتجاجًا على حرب العراق |
Rüya değil. Ben Alışveriş merkezinde çalışıyorum. | Open Subtitles | إنه ليس حلمًا أنا أعمل في المركز التجاري |
AVM'deki havuza düşünce kafamı çarptım. | Open Subtitles | عندما سقطت في النافورة في المركز التجاري وضربت رأسي. |
AVM'deki mücevherciden kalp şeklinde bir iğne. | Open Subtitles | إنها قلادة قلب من صانع المجوهرات في المركز التجاري. |
Faturayı bulmuş olmam sadece bir tesadüf ama aynı günde, aynı AVM'de olduğumuzu kanıtlıyor. | Open Subtitles | إيجاد الإيصال كان بمحظ الصدفة و لكنه يثبت بأننا كنا في المركز التجاري في نفس اليوم بالظبط |
Dün gece kapanış öncesi bir alışveriş merkezinin marketinde silahlı soygun teşebbüsünde bulunulmuş. | Open Subtitles | لقد وصلنا أمر بشأن مُحاولة تنفيذ عملية سطو على سوبر ماركت في المركز التجاري بليلة الأمس مُباشرةً قبل الإغلاق |
Alışveriş merkezindeki 15 yaşa hitap eden mağazalardan birine git. | Open Subtitles | اذهبِ إلى أحد تلك المحلات الرخيصة الموجودة في المركز التجاري |
Önümüzdeki yıl, alışveriş merkezinden bir dükkân almak zorundayız. | Open Subtitles | بحلول العام القادم يجب علينا شراء دكان في المركز التجاري |
Dün mağazada tanıştığım yirmi ikilik bir kızdan çıkma teklifi aldım. | Open Subtitles | من قبل فتاة بعمر 22 سنة قابلتها في المركز التجاري |
Ve,şu 'çocuklar hava alsın' diye alışveriş merkezine gitmeler... | Open Subtitles | وهي تتتجول في المركز التجاري لكي يتمشى الأطفال |