Oradaydı, gün gibi açık, orada otomobilinin ön koltuğunda oturuyordu. | Open Subtitles | كان مفاجأة بحجم الحياة يجلس في المقعد الأمامي من سيارتك |
Hayatım boyunca seni gözümde uzun bir arabanın ön koltuğunda oturup, | Open Subtitles | طوال حياتى وأنا أتصورك تجلس في المقعد الأمامي للعديد من السيارات |
Tamam, şu anda bilmek istediğim şey, arka koltuktaki adamın durumu. | Open Subtitles | حسناً والآن احتاج أن اعرف كيف حال الرجل في المقعد الخلفي |
Ama bir şekilde arka koltukta oturan 6 yaşındaki çocuğa bir şey olmadı. | Open Subtitles | وبطريقة ما يتم إنقاذ الطفل ذي الست سنوات الذي كان في المقعد الخلفي |
Bir arabanın ön koltuğuna oturmayalı uzun zaman olmuştu. | Open Subtitles | لم تتأتى لي فرصة الجلوس في المقعد الأمامي منذ وقت طويل جداَ بالمناسبة |
Arka koltukta bir ayak izi bulduk. Speck'inkinden birbuçuk kat daha büyük. | Open Subtitles | التقط أثر قدم في المقعد الخلفيّ الحجم و نصف أكبر من البقعة. |
İkiniz de arka koltukta olduğunuz için hatalının kim olduğunu anlamak güç. | Open Subtitles | بما أنكما كنتما في المقعد الخلفي من الصعب معرفة خطأ من هو |
Arka koltuktaydın, arabanda uyuyordun, ön koltukta da kızın uyuyordu. | Open Subtitles | أنت في المقعد الخلفي نائمة في سيارتك مع ابنتك في المقعد الأمامي؟ |
Kartel evden 20 dakika önce ayrıldı. Şimdi, arka koltuklarında bir tabut var. | Open Subtitles | العصابة غادرت منذ 20 دقيقة الآن، لديهم تابوت في المقعد الخلفي |
Bir kere New York'tayken taksiye bindim, arka koltuğa oturdum ve önde bir oyunla ilgili bir şey gördüm. | TED | مرة كنت في نيويورك و ركبت سيارة أجرة. جلست في المقعد الخلفي، و أمامي رأيت شيئاً ما مرتبط بمسرحية. |
Görevli memur, yolcu koltuğunda kızıl saçlı bir kız olduğunu söyledi. | Open Subtitles | يقول بأنه شاهد فتاة شعرها أحمر اللون تجلس في المقعد الآخر |
Arka koltuğunda, battaniyenin... altında uyuyan bir çocuk varmış. | Open Subtitles | .. و هناك طفل نائم و عليه غطاء في المقعد الخلفي |
Savaşı arabanın arka koltuğunda ölmek için kaybetmedim. | Open Subtitles | لم أخسر الحرب لأموت في المقعد الخلفي لسيارة |
Olayın olduğu zaman arabanın arka koltuğunda bulunmaktaydılar. | Open Subtitles | لقد صدف أنهم كانوا في المقعد الخلفي للسيارة في ذلك الوقت |
Bilirsiniz, bir ofisi terkeden birinin yapacağı en kötü şeylerden birisi arka koltuktaki bir sürücü gibi davranması, yeni gelene ne yapacağını söylemesidir. | TED | كما تعرف، أحد الأشياء السيئة عندما تغادر مكتبك هي محاولة أن تصبح في المقعد الخلفي للسائق، وتلقين الشخص الجديد ما عليه القيام به. |
Arka koltuktaki küçük kıza da zarar vermemiş olurdu. | Open Subtitles | وإصابة فتاة صغيرة في المقعد الخلفي كذلك كنت ستحب جدتك |
Mesela, ilk otobüste 7 numaralı koltukta oturan kişi 3^7 numaralı odaya gider, yani 2,187 numaralı oda. | TED | لذا فالشخص في المقعد السابع في الحافلة الأولى سيذهب إلى الغرفة رقم 3^7 أو الغرفة رقم 2,187 |
Onunsa elindeki tek şey, bagajındaki resimleri ve arka koltukta oturan kızıydı. | Open Subtitles | كان كُل ما لديها هي لوحاتها في صندوق السيارة، وابنتها في المقعد الخلفي. |
Bir arabanın ön koltuğuna oturmayalı uzun zaman olmuştu. | Open Subtitles | لم تتأتى لي فرصة الجلوس في المقعد الأمامي منذ وقت طويل جداَ بالمناسبة |
Arka koltukta bir şeytan ve bir melek oturuyor. | Open Subtitles | الأمر هو أنه يوجد ملاك و شيطان يجلسان في المقعد الخلفي |
Ben de arkada oturanın Dan olmadığından emin olmak istiyorum. | Open Subtitles | يجب علي ان أتاكد انه ليس دان في المقعد الخلفي |
90 sonrası bir model, ön koltukta kahve lekeleri, arka koltukta da kitaplar var. | Open Subtitles | ، طراز أواخر التسعينات ، بقع قهوة في المقعد الأمامي وكومات من الوصفات الطبية في المقعد الخلفي |
Gerçekten ilk seferinin bir arabanın arka koltuklarında mı olmasını istersin? | Open Subtitles | أتريدين حقًا مرتك الأولى أن تكون في المقعد الخلفي لسيارة؟ |
Ben daha 25 kilo bile değilken arabada ön koltuğa oturturlardı. | Open Subtitles | ويدعونني أركب في المقعد الأمامي قبل أن يكون وزني 60 باوند |