Bu grafikler zorlayıcı ve dalgalı, ama insanların bakış açısından aslında çok bir faydası yok. | TED | تلك الرسومات متموجة ومتحكم بها. ولكن من من منظور بشري، في الواقع ليست مفيدة جدا. |
aslında tek demek doğru değil, bunun gibi yarışmalar dünyanın her yerinde var. | TED | إنها في الواقع ليست بفريدة لهذا الحد يوجد مسابقات تعقد في جميع أنحاء العالم |
aslında bu, televizyonumuzun bizi ilk izlemesi değil. | TED | إنّها في الواقع ليست المرة الأولى التي يتجسّس فيها تلفزيوننا علينا. |
Frenlere nasıl basılacağını bir kere öğrendiğinde durdurması o kadar da zor değil. | Open Subtitles | و بمجرد التعود على طريقة سحب المكابح، في الواقع ليست بتلك الصعوبة لتتوقف. |
Ama aslında güç, yapısal olarak ateşten veya fizik biliminden daha iyi ya da daha kötü değildir. | TED | لكن القوة في الواقع ليست شريرة أو خيرة بالفطرة أكثر من النار أو الفيزياء. |
Şimdi, bu problemlerden kaçınabilmek için ne kadar bedel ödenmesi gerektiğini düşünürseniz düşünün, aslında çözüm o kadar karmaşık değildir. | TED | الآن، لتفادي هذه الخلافات ، بالرغم من كل الناجم عنها ، إلا أنها في الواقع ليست بذلك التعقيد. |
Biliyorsunuz, size bu sunumu yaptım, herşey harika gözüküyor, herşey işliyor. aslında hayır, bu teknolojiler gerçekten de kolay değil. | TED | أتعلمون, بعد ما اريتكم هذا العرض, كل شئ يبدو جيدا كله يبدو فعالا.و لكن لا. تلك التكنولوجيا في الواقع ليست بهذه السهولة |
Ufak bir sorun var, aslında pek ufak sayılmaz. | Open Subtitles | هناك مشكلة واحدة صغيرة ربما في الواقع ليست مشكلة صغيرة |
Dışarıdan biri olarak söyleyebilirim ki aslında o kadar da fit değil. | Open Subtitles | كنوع من التطفل,00 ما أود قوله هو إنها في الواقع ليست جذابة إطلاقا |
- aslında fena fikir değil. | Open Subtitles | إنها في الواقع ليست فكرة سيئة. أنا لا أمانع أن أركب في الخلف. |
Bizlere farklıymış gibi görünen ama aslında öyle olmayan birçok hikâye anlatmaya çalışıyor. | Open Subtitles | فهو يسرد لنا عدة قصص تبدو ظاهرياً منفصلة عن بعضها البعض ولكنها في الواقع ليست كذلك |
Çok daha kötü olan şey ise, aslında boşanmıyor. | Open Subtitles | ومما جعله أكثر ترويعاً أنها في الواقع ليست مُطلّقة |
Tek yapman gereken ilişkimiz mutlu ve mükemmel ve tamamlacıymış gibi davranmak aslında öyle olmadığı halde. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله هو التمثيل كأن علاقتنا سعيدة و مثالية و كاملة . و هي في الواقع ليست كذلك |
aslında değil çünkü ben buradayım ve o benim arkadaşım ve ne zaman isterse ziyaret edebilir. | Open Subtitles | في الواقع ليست كذلك لانني هنا وهي صديقتي ويمكنها زيارتي في أي وقت تريد |
aslında stratejiler bir kart destesi değildi Onlar sadece bir listeydi. Kayıt stüdyosunun duvarlarındaki bir liste. | TED | الاستراتيجية في الواقع ليست مجموعة من البطاقات أصلًا ، كانت مجرد قائمة ، جمل على جدار استوديو التسجيل . |
Bilimin güvenlik kilidi teoloji, felsefe ve aslında tam olarak bilim olmayan matematiktir. | TED | كان العلم كله متداخلا مع اللاهوت والفلسفة، و-- و-- الرياضيات، والتي في الواقع ليست علما. |
Genom mühendisliği yeni bir şey değil, 1970'lerden beri gelişmekte. | TED | هندسة الجينات في الواقع ليست أمرا جديدا إذ أنها لا زالت خاضعة للتطوير منذ السبعينات. |
Ama bu gerçek füzyon enerjisi değil. Bu sadece biraz füzyon yapmak. | TED | لكن ذلك في الواقع ليست طاقة إنصهار. ذلك يمكن فقط من حدوث بعض الإنصهار. |