Şimdi, maymunlar kendilerine ödül vermeyen iki kişiyle karşılaştılar; aslında beklediklerinden daha azını veriyorlar onlara. | TED | الآن، القردة تقابل شخصين لايعطوهم أي مكافأت; بل في الواقع هم يعطوهم أقل مما توقعوا. |
Daha güvenli olduğunu sanıyorlar ama aslında daha tehlikeli. | Open Subtitles | يعتقدون أنهم أكثر أماناً لكن في الواقع هم في خطر أكبر |
Fakat birbirlerini doğdukları günden beri tanıyorlar,tıpkı seninle benim gibi. aslında daha da uzun süredir. | Open Subtitles | لكنهم يعرفوا بعضهم طوال حياتهم ,بقدر معرفتنا ببعض في الواقع هم أكثر |
Umarım karşı çıkmazsın ama aslında en büyük müşterimiz Nike. | Open Subtitles | آمل أن لا تعترض "ولكن أكبرعملائنا في الواقع هم "نايك |
aslında onlar hala hayatta, ve sizi terkettikten sonra bir oğulları olmuş. | Open Subtitles | ولكن في الواقع هم لا يزالون على قيد الحياة وأنجبوا ولداً بعد أن تخلوا عنكِ |
İnme geçirmiş ve beyninin duygu-işleyen bölümlerinde lezyonlar olan insanlar süper zeki değiller, aslında bazen gayet acizler. | TED | الاشخاص المصابين بالسكتات الدماغية والافات في الجزء المتعلق بمعالجة العواطف في الدماغ ليسو بذلك القدر من الذكاء في الواقع هم في بعض الاحيان عاجزين. |
Gelirin dışındaki şeylere bakarak, gelişmekte olan ülkelerdeki, ilk bakışta riskli ve tahmin edilemez görülebilen insanların aslında, borçlarını ödeyebilecek kapasitede ve buna istekli olduklarını gördük. | TED | من خلال النظر الى ما هو أبعد من الدخل يمكننا أن نرى أن الأشخاص في الأسواق الناشئة والذي يبدو ظاهرهم محفوف بالمخاطر ولا يمكن التنبؤ به في الواقع هم على استعداد، ولديهم القدرة على السداد. |
aslında çöpün içinde yaşamıyorlar. Çöple geçim sağlıyorlar. | TED | في الواقع هم لا يعيشون في القمامة. |
İklim değişikliği gibi konuları ve iklim değişikliği ile en kötü etkilen- miş 10 ulustan altısının aslında nasıl Afrika kıtasında olduğunu düşünüyorum. | TED | أفكر بمشاكل كـ التغيير المناخي وكيف أن ستة من 10 دول تأثرت بشكل سيء من جراء التغيير المناخ في الواقع هم في قارة أفريقيا. |
- Ne zaman aradın? - aslında onlar beni aradı. | Open Subtitles | متى اتصلتي بهم في الواقع هم اتصلوا بي |
aslında buna sterlin evi diyorlar. | Open Subtitles | في الواقع , هم يدعون هذه . " الشقة بـ" الإسترليني |
aslında Amerikalıların en az %80'inin telefon konuşmalarını dinliyor ve kaydediyorlar. | Open Subtitles | في الواقع هم يُسجلون ويخزنون مكالمات 80% من هواتف الأمريكيين |
aslında onlar, manzaradan dolayı daha güzel. | Open Subtitles | في الواقع , هم أفضل بكثير بسبب المنظر |
aslında Staple değil de Staples. | Open Subtitles | في الواقع هم اثنان ستيبل وليس واحد |
aslında neredeyse muvaffak da oluyorlardı. | Open Subtitles | في الواقع هم تقريباً فعلوها. |
- Hmmm! aslında babam hindistan gangster çetesinin lideridir. | Open Subtitles | في الواقع هم أعداء العصابة. |
Bu balıklar, biraz tarih öncesi, tamamlanmamış, veya belki bazı özelliklerden mahrum bırakılmış gözükebilir. ama aslında, aslında onlar, denizlerin en fazla evrim geçirmiş balıklarından biridir. Yassı balıklarla beraber. | TED | انها تبدو -- وربما ينظرون نوع من عصور ما قبل التاريخ والتي لم تنته، مختصرة ربما، ولكن في الحقيقة، في الواقع هم -- انهم يتنافسون لشغل منصب أعلى من الأسماك معظم تطويريا المشتقة في البحر، الحق حتى مع وجود الأسماك المسطحة. |
Stanford sosyoloğu, Mark Granovetter, 1973'te yayınladığı çığır açan makalesi ''Güçsüz Bağların Gücü''nde sosyal ağımızı oluşturan bu güçsüz bağların ve buna ek olarak yabancıların, aslında bilgiyi yaymada bizim güçlü bağlarımızdan yani, bize yakın insanlardan daha etkili olduğunu önemle vurgulamıştır. | TED | قال مارك جرانوڨيتر, أخصائي علم الإجتماع في عام 1973 في بحثه الممتد "قوة الروابط الضعيفة," يشير إلى أن تلك الروابط الضعيفة والتي هي جزء من شبكات علاقاتنا, وهؤلاء الغرباء في الواقع هم أكثر قدرة على تعطيل وصول المعلومات إلينا من هؤلاء من تربطنا بهم روابط قوية, المقربون لنا. |
Sonuç olarak, ekosistem açısından, ister ormanların sağladığı kuraklık kontrolü veya sel/taşkın koruması olsun, ister fakir çiftçilerin gidip sığır ve keçileri için yaprak çöplerini toplamaları olsun, ister bu çiftçilerin eşlerinin gidip ormandan yakacak olarak odun toplamaları olsun, nihayetinde tüm bu ekosistem hizmetlerine bağlı yaşayanlar aslında fakir insanlar. | TED | واخيرا على المستوى الايكولوجي سواء كانت مكافحة الفيضانات او تحكم الجفاف والمقدم من الغابات او سواء كانت قابلية المزارعين الفقراء للخروج وجمع بقايا الاوراق لماشيتهم واغنامهم, او سواء كانت قدرة زوجاتهم على الخروج وجمع الحطب من الغابات في الواقع هم الفقراء الذين يعتمدون بشكل كبير على خدمات النظام الايكولوجي |