Ne istediğimi söyleyeyim sana. çamura bulanmış ağır Fransız zırhı istiyorum. | Open Subtitles | سأخبرك بما لا أريده، لا أريد درعاً فرنسياً ملقىً في الوحل |
Eminim daha önce elinizi çamura veya kile bulaştırmışsınızdır. | TED | وأنا متأكدة من أنكم وضعتم أيديكم في الوحل أو الطين مسبقاً. |
Bu resimde, çok yoksul mahallelerinden birini görüyorsunuz, trafiğe kapalı lüks bir bisiklet caddemiz var, ve arabalar hala çamurda. | TED | في هاته الصورة، ترون في أحد أفقر الأحياء، لدينا شارع فاخر للمشاة و راكبي الدراجات، والسيارات لازالت عالقة في الوحل. |
Bu arada istiridye kabuklarını atarken çamurda kırmızı güllerini buldum. | Open Subtitles | بالمناسبة، وجدت أزهارك الحمراء في الوحل عندما رميت صدف المحار |
Ben çamurun içinde yuvarlanırken beni birilerinin seyretmesine ihtiyacım yok. | Open Subtitles | لا أريد رجلاً ليقف و يشاهد الصراع و أنا أتمرغ في الوحل |
Bazen çamura konmak daha iyidir, ha? | Open Subtitles | بعض الأحيان الهبوط في الوحل أفضل، أليس كذلك؟ |
Yavru filler çamura batabilir. | Open Subtitles | قد تعلق الفيلة الصغيرة في الوحل العميق باستمرار. |
Dizine kadar çamura batmış halde elleri koyunun birinin kıçında olurdu. | Open Subtitles | لن يقول شئ كان سيغرق في الوحل هو وخرافه اللعينة |
Ya da cesedi atarken, çamura düştü. | Open Subtitles | او انه سقط منه في الوحل عندما كان يتخلص من الجثة |
Yani, burada öldürüldü, kutuya kondu, sonra çamura atıldı. | Open Subtitles | اذا ، قُتل ثم حُمل بالصندوق ثم قاد السيارة احد ما ثم القي به في الوحل |
Senin çamurda yuvarlanmayı sevdiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنكِ تحبين التمرغ في الوحل و أنا لا أحب ذلك، هذا عادل أليس كذلك؟ |
Katırım çamurda yürümek istemedi. Ben de ona 17 kurşun sıktım. | Open Subtitles | البغل لم يستطع السير في الوحل لذا وجب أن أطلق عليه 17 رصاصة |
Balık temiz suda yaşar, çamurda değil! | Open Subtitles | السمك يعيش في الماء النظيف و ليس في الوحل |
Ama görüyorum ki hala diğer domuzlarla çamurda yuvarlanıyorsunuz. | Open Subtitles | لكن مازلتُ أراكِ تتمرغين في الوحل مع الخنازير الأخرى |
Bunlar kışı donmuş gölün dibindeki çamurda gömülü geçirdiler. | Open Subtitles | وهذه وقد تأخرت في سباتها مدفونة في الوحل في قاع هذه البركة المتجمّدة |
Ver! Bana bakın. Bu benim büyük zaferim olmak zorunda ama ben çamurun içinde kazlarla kavga ediyorum. | Open Subtitles | أعطيني، انظري إليّ، من المفترض أن يكون هذا انتصاري الكبير وأنا أقف في الوحل أتعارك مع الأوز |
Eğer doksan ikide orada idiysen sana çamurun içinde şınav çektiren tüm pezoları tanıyorum demektir. | Open Subtitles | 'حسناً، اذا تدربت هنالك في 92. كنت أعرف كل شخص أجبرك على ممارسة الضغط في الوحل. |
Bütün numaralarını çamurun içinde icra ederdi. | Open Subtitles | مؤدية كل حيلها وهي واقفة في الوحل وتبكي وتبكي |
Çamur güreşi kesinlikle karşıdan izlenmeli. | Open Subtitles | العراك في الوحل هو بالتأكيد رياضة تستهوي الجماهير |
Öyleyse Çamur içinde kalmayı kabullensem kavrulduğum çamurdaki kimliğime karşı koymasam nasıl olur? | Open Subtitles | ماذا عن تقبُل الوحل والرغبة التي بداخلي للأنغماس في الوحل |
At kuyruklu saçları çekmişsin ve kimse küçük Perry'yi görmezden gelemesin diye şişko çocukları pisliğin içine itmişsin. | Open Subtitles | بل لأنك أناني جداً ولم يكن ذاك الحب كافياً لذا كنتَ تشد شعر الفتيات وتدفع التلامذة السمينين في الوحل |
Nefret ettiğin bir pisliğin içinde yaşıyorsun. | Open Subtitles | وضعت نفسك في الوحل الذي تكرهين |