Ben işe koyulmaya hazırım. Yeter ki Siz karar verin. | Open Subtitles | سأحضر نفسي للذهاب في الوقت الذي تقرر فيه |
Bu da Siz ilacı ona götürdüğünüzde vücudunun Cipro'yu kabullenmeyeceği anlamına gelir.. | Open Subtitles | هذا يعني في الوقت الذي ستصل اليه لن يكون جسده قادر حتي علي الاستجابة للسايبرو |
O zamanlar 3 milyar insanın kayıp olduğunun farkında mıydınız? | Open Subtitles | أين كنت في الوقت الذي اختفى فيه 3 ملايين شخص؟ |
Bu arada, hapisten çıktığında... bahsi de kaybetmiş olacaksın. | Open Subtitles | إضافة إلى ذلك، في الوقت الذي تخرج منه من السجن سوف تخسر رهانك |
Bir defasında ona bir kadının başarılı olmasının istenmediği bir dönemde hem diplomasi hem de casuslukta nasıl ustalaştığını sormuştum. | Open Subtitles | سألتها مرة كيف أنها تمكنت من إتقان الدبلوماسية والتجسس في الوقت الذي كان لا أحد يريد أن يرى امرأة تنجح |
Yatağa girdiğim saatte uyanmak değişiklik olacak. | Open Subtitles | سيكون ذلك من التغيير حقاً أن أستيقظ في الوقت الذي أبدأ به نومي عادةً |
Kısacası, elimizde kalan zamanda arama alanını iki kat daha genişletebiliriz. | Open Subtitles | كحد ادني : يمكننا مضاعفة البحث بمنطقتين في الوقت الذي فقدناه |
Görme kaybına alışma eğitiminde öğretilen, görme dışındaki hislerinize güvenmenizdir, başka zamanlarda ihmal edeceğiniz şeylere. | TED | في الوقت الذي تتدرب فيه لاستعادة بصرك تتعلم الاعتماد على جيع حواسك اللابصرية أشياء كنت على خلاف ذلك ممكن أن تتجاهلها |
Siz tüm bekâr erkeklerle beraber olurken, ben karanlık bir köşeye oturup tek başıma kumar oynayacağım. | Open Subtitles | سوف أذهب إلى الزاوية المظلمة وسوف أقامر بنفسي في الوقت الذي تقومون فيه بعمل العزاب على أكمل وجه |
Valizleri, Siz açIıktan ölürken topladıkları ganimetlerle dolu idarecilerimiz zaten titremekte. | Open Subtitles | حكامنا يرتجفون بالفعل حقائبهم ممتلئة بالغنائم في الوقت الذي تتضورون فيه جوعاً |
Söz veriyorum size Siz geri dönünceye kadar tekne daha iyi görünecek. | Open Subtitles | في الوقت الذي سترجعون فيه , أعدك أن المركب سيبدوا في حالة أفضل |
O zamanlar bunun sadece kötü şans olduğunu düşünmüştüm. | Open Subtitles | في الوقت الذي إفترضت فيه بأنه كان مجرد حظ سئ |
O zamanlar bu konuda çok üzülüyor görünüyordun. | Open Subtitles | في الوقت الذي بدوت فيه مستاءا جدا بشأن الموضوع. |
O zamanlar CERN'de kutlama olup olmayacağını sordular. | Open Subtitles | في الوقت الذي كان الناس يسألونني إذا كنت ذاهبا لسيرن للاحتفال |
Bu arada, hapisten çıktığında bahsi de kaybetmiş olacaksın. | Open Subtitles | إضافةً، في الوقت الذي تَخْرجُ فيه من السجنِ أنت كُنْتَ ستَفْقدُ الرهانَ |
Sonra da gidip Zane'e yardım edin beni anladınız mı? Bu arada çalışma marşımız nasıldı? | Open Subtitles | سوف نحتاج الي الخشب لنقلة الي الداخل ماذا نقول في الوقت الذي نعمل؟ |
Bu arada eve döndügümüzde bitti. | Open Subtitles | في الوقت الذي عدنا فيه إلى المنزل, لقد انتهى |
Kim olduğunu bilmiyorum ama şunu biliyorum kendimi kendimden saklamaya çalıştığım bir dönemde o, bana yeni bir yol gösterdi çünkü ondan saklanamadım. | Open Subtitles | أنا لا أعرف من هو، لكنني أعرف هذا. في الوقت الذي كنت أحاول إخفاء نفسي من نفسي، وكان هناك لتريني طريقة جديدة. |
Sana en çok ihtiyacım olan dönemde, hayallerimin arkasına saklanıp, burada olmamam hiç adil değil. | Open Subtitles | ليس منصفا إختبائي خلف أحلامي وغيابك في الوقت الذي أحتاجك فيه أكثر من مضى |
Peki ya biz bir grup erkek beraber sizin bütün kızlarınızı grup halinde çıkarsak ve istediğiniz saatte geri getirsek? | Open Subtitles | وقمنا بإصطحاب بناتك كلهنّ في محموعة ونرجعهم في الوقت الذي تحدده ؟ |
Tam o saatte stat üstünde olan radarda sadece bir özel uçak var. | Open Subtitles | لديّ طائرة واحدة خاصّة على الرادار التي ستكون فوق من الملعب في الوقت الذي نحتاجها أن تكون فيه. |
Buna karşı gelmeleri bizim belirlediğimiz bir zamanda başlayacak askeri çatışma ile sonlanacaktır. | Open Subtitles | وإن رفضوا فعلها ستكون النتيجة هي المعركة العسكرية ستبدأ في الوقت الذي نختاره |
O zamanda, Büyük Britanya sömürgecilik etkisinin tam ortasındaydı ve dünyanın yeni hakim gücü oluyordu. | TED | في الوقت الذي كانت بريطانيا العظمى في خضم بسط نفوذها الاستعماري لتصبح القوة العالمية المهيمنة الجديدة. |
O kadar keyifli ki, lüzumsuz gibi bile görünebilir. Hele de canımızı sıkan bir sürü haberin olduğu zamanlarda. | TED | إنها ممتعة للغاية، ربما يراها البعض على أنها عادية خاصة في الوقت الذي تواجهنا عناوين محبطة جدا |