"في الوقت نفسه" - Translation from Arabic to Turkish

    • aynı zamanda
        
    • aynı anda
        
    • Bu sırada
        
    • bu arada
        
    • bu esnada
        
    • hem de
        
    • yandan
        
    • eş zamanlı
        
    Ama senin istediğin şeyi yapıp aynı zamanda mal da satabilirim. Open Subtitles ولكن يمكنني فعل ما تطلبته مني وبيع المنتج في الوقت نفسه
    Ve genç neslimiz kendilerini değiştirirken aynı zamanda bu ülkeyi de değiştirecekler. TED وأن أجيالنا الشابة ستقوم بتغيير هذا البلد بينما يتغيرون هم أنفسهم في الوقت نفسه.
    İnsanları heyecanlandırmasaydık ve yaptığımız şeylerle rahatsız etmeseydik bu işi yapmak anlaşılmaz olurdu aynı zamanda. TED وسيكون من غير المتصور ومن المستحيل القيام بهكذا عمل إن لم نثير من حماسة الناس أو نقلق راحتهم بهذا الشيء في الوقت نفسه.
    Bazen iki, belki de üç kızla aynı anda görüştüm. Open Subtitles و أحيانًا, كنت أرى فتاتان أو ثلاثة في الوقت نفسه
    Ya öyle ya da aynı anda ikimize birden hayır deme cesareti yok. Open Subtitles إما ذلك وإما لا يعرف الرفض على طلب من كلانا في الوقت نفسه
    Bu sırada Konstantinopolis'te Anna kendi savaşını veriyordu. TED في الوقت نفسه في القسطنطينية، خاضت آنا معركتها الخاصة.
    Fakat bu arada, yapacağın tek şey Caitlin ile konuşmak. Open Subtitles لكن في الوقت نفسه, كل ماتفعله هو التحدث عن كيتلن
    bu esnada, Amerikan ve İspanyol yetkililer, bugünkü olayların sorumlusu... olan suikastçinin vurularak, etkisiz hale... getirildiğini bildirdiler. Open Subtitles و في الوقت نفسه أكدت السلطات الأمريكية و الأسبانية أنهمقاموابقتلالأفرادالمجرمة... التي كانت مسؤولة عن هجوم اليوم
    Epitelyal hücrelerin hem süper esnek hem de enerjiyi emiyorlar. Open Subtitles إن خلاياك الظهارية مرنة جداً وممتصة للطاقة في الوقت نفسه.
    Bu insanlar için gerçek sorunları çözdüğümüzde aynı zamanda dünyanın geri kalanı için de çözmüş oluyoruz. TED وعندما نحل المشاكل الحقيقية للناس، فإننا نحلهـا لبقية العالم في الوقت نفسه.
    aynı zamanda, Çin'in bu süreçte önemli ölçüde büyüdüğünün farkında olmalıyız. TED في الوقت نفسه علينا الإقرار بأنّ الصّين نمت بشكل رائع في نفس المدّة.
    Magma soğudukça ve sertleştikçe içerisindeki çoğu mineral aynı zamanda kristalleşir ve hızla alanları tükenir. TED بينما تبرد الصهارة وتتصلب، تتبلور فيها العديد من المعادن في الوقت نفسه وتختفي المساحات الفارغة سريعًا.
    Ama aynı zamanda kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim. Open Subtitles .. لكن في الوقت نفسه لم أشعر بوحدة كهذه في حياتي كلها
    - Bana hakaret etmek istiyorsan iyi... ama aynı zamanda beni kıskanamazsın. Open Subtitles تريد إهانتي لا بأس بذلك ولكن لاتحسدني في الوقت نفسه
    Parkta gerçekleşti aynı zamanda iblis Susan'a mı saldıracaktı? Open Subtitles حدث ذلك لك أن تكون في الحديقة في الوقت نفسه شيطان كان على وشك مهاجمة سوزان؟
    Örneğin, kimse aynı anda iki nota çıkaramaz. TED على سبيل المثاال: لا يمكن لأي شخص إصدار نغمتين في الوقت نفسه
    Ve ayrıca, yaklaşarak ormanı ve ağaçları aynı anda görebiliyoruz. TED ومع هذا، نستطيع ان تكبير الصورة ورؤية الغابة والأشجار في الوقت نفسه.
    Belirsizlik İlkesi geçerli, çünkü evrendeki her şey aynı anda hem parçacık hem de dalga gibi davranıyor. TED يتواجد مبدأ اللايقين لأن كل شيء في الكون يعمل كجسيم وكموجة في الوقت نفسه.
    Ama Bu sırada Cumhuriyet Şehri'nde Anti-Bükücülük devriminin ayak sesleri duyulmaya başlamıştır. Open Subtitles لكن في الوقت نفسه الثورة المناهضة للمتحكمين تُحضر في العاصمة
    "Bu sırada, bir galaksi uzaklıkta, çok uzaklarda akıl almaz bir şeytan yavaşça yürüyormuş..." Open Subtitles في الوقت نفسه, كان المجرة تبتعد وتبتعد كثيراً الشر الذي لا يمكن تصوره كانت تتم على قدم وساق بهدوء
    bu arada Sue'nun hayatı hiç bu kadar iyi olmamıştı. Open Subtitles في الوقت نفسه حياة سو لم تكن أفضل من ذلك
    Tam bu esnada, Francie de hazırladığımız dev seramik truva atının içinden çıkacak. Open Subtitles في الوقت نفسه يكون (فرانسي كحصان طروادة خزفي عملاق
    Böylece hiç kimse bir yandan fırsatları arayıp bir yandan da kendisini tehlikeden koruyamazdı. TED بحيث يستطيع الجسم البحث عن الفرصة وأيضاً حماية نفسه من الخطر ، في الوقت نفسه.
    Öyleyse, küçük takımlar, hedefleri belirleme, ...yönetimin kellelerini uçurmak için eş zamanlı saldırı. Open Subtitles إذًا، فرق صغيرة، عينوا الأهداف إعتداء في الوقت نفسه للقضاء على زعماء القيادة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more