Toplumun dışında yaşamayı seçmiş- -kontrol edebileceği bir çevrede yaşayan biri. | Open Subtitles | متوحد اختار العيش خارج المجتمع في بيئة يستطيع ان يتحكم بها |
Şiddetin çözüm olarak kabul edildiği bir çevrede yetişmemeli Henry. | Open Subtitles | هنري لايمكنه العيش في بيئة حيث العنف هو حل مقبول |
Ödül temelli bir çevrede daha çok gelişir miydin sence? | Open Subtitles | أتعتقد أنك كنت لتزدهر أكثر في بيئة مبنية على الجوائز؟ |
Hem ben, hem de o karartılmış bir ortamda yaşıyorduk. | TED | فعندما كنت أعيش في بيئة مظلمة، كان هو أيضاً كذلك. |
Rahat bir ortamda gerçek bir yıldız olabilirmişim, aksi halde çıldırıyormuşum. | Open Subtitles | لكي أصبح نجمة لكن في بيئة مريحة، لأنني بخلاف ذلك، سأفزع. |
Peki şöyle farz edelim, bizi yakından ilgilendiren, çeşitliliğin olduğu ve kapsayıcı bir yerde çalıştığımızı düşünelim. | TED | إذاً ماذا لو على الرغم من ذلك، ماذا لو عملنا في بيئة شاملة ومتنوعة وكان لدينا شيء ما نعمله هناك؟ |
Yani, teknolojiyi sadece deneysel ortamlarda tutmak yerine kalabalıklara nasıl getirebileceğim konusunda heyecanlıyım. | TED | أنا متحمس لكيفية توفير هذه التكنولوجيا للناس بدلا من حصرها في بيئة المختبر. |
ve umursadıklarını. Ancak, dediğim gibi, yolumuza konmuş engellerle dolu bir çevrede yaşıyoruz. | TED | وهم فعلاُ يهمتمون ولكن كما اسلفت .. نحن نعيش في بيئة حيث يوجد الكثير من العقبات في دربنا |
Bu hastalıkların hepsinin... ...bedenlerimizin geliştiği çevreden... ...bugün çok farklı bir çevrede yaşadığımız... ...gerçeğiyle doğrudan ilgisi olan... ...güçlü evrimsel bir bileşeni vardır. | TED | كل هذه الأمراض تحمل عنصرا تطوريا قويا يتصل مباشرة بواقع أننا نعيش اليوم في بيئة مختلفة جداً .عن تلك التي تطورت فيها أجسادنا |
Geçtiğimiz Ekim ayında Hinistan'da tanıştık. Muhafazakar bir çevrede yetişmiş. | TED | قابلتها في أكتوبر الماضي في الهند و قد نشأت في بيئة محافظة. |
Biz karmaşık bir çevrede yaşıyoruz: karmaşıklık ve dinamizm ve kanıtın desenleri uydu fotoğraflarıdan ve videolardan. | TED | نحن نعيش في بيئة معقدة: التعقيد والحيوية وكل الأنماط الواضحة في صور الأقمار الاصطناعية، والفيديوهات. |
Belki de biz alışılmadık ve olağan dışı bir çevrede yaşayan çılgın yaratıklarız. | TED | ربما نحن مخلوقات جنونية تعيش في بيئة شديدة وغير طبيعية. |
Yani örneğin; ben anlamsız, sözsüz seslerin olduğu bir çevrede bir hayvan büyütebilirim. Benim oluşturduğum bir ses repertuvarı. Sadece maruz bırakmak suretiyle yaptığım, hayvan ve genç beyni için yapay olarak önemli. | TED | هكذا على سبيل المثال يمكنني تربية حيوان في بيئة يوجد فيها صوت مبهم لا معنى له. مجموعة من الأصوات أقوم ببثّها. فقط عن طريق عرضها، وهو أمر اصطناعيّ مهمّ للحيوان و لدماغه الصّغير. |
Nabibya'da, zebralar hiç yağmur almayan bir çevrede nasıl gelişeceklerini öğrendiler. | TED | في ناميبيا، تعلم الحمار الوحشي كيف ينمو في بيئة لا تحصل على الأمطار على الإطلاق. |
Yani bir ortamda tahıl didiklemeye çok iyi yakışıyorlar. | TED | لذا فهي تبدو مهيأة بشكل رائع للنقر بحثا عن الحب في بيئة واحدة. |
Bu örnekte olduğu gibi. Bazı zar moleküllerini aldım, doğru bir ortamda karıştırdım, bir kaç saniye içinde buradaki karmaşık ve güzel yapılar oluştu. | TED | وفي هذا المثال بالذات، فإني استخدمت بعض الجزيئات الغشائية، ومزجتها معاً في بيئة مناسبة، وفي بضع ثوانٍ قامت بتشكيل هذه البنى الجميلة المعقدة هنا. |
Ne bulduk? Altı ila 13 yaşlarındaki çocuklar ağa bağlı bir ortamda kendi kendilerine öğretebilirler, ölçebileceğimiz herhangi bir şeyden bağımsız olarak. | TED | الى ماذا توصلنا؟ وجدنا أن عمر ستة الى 13 يمكنه أن يعلم نفسه في بيئة موصولة بالإنترنت، بغض النظر عن أي شئ يمكننا قياسه. |
Bu ufacık çipin içinde yaşayan hücreler var, dinamik bir ortamda bulunan ve farklı hücre türleri ile etkileşimde olan hücreler. | TED | لدينا خلايا حيّة في تلك الرقاقة الصّغيرة، الخلايا الموجودة في بيئة ديناميكية تتفاعل مع مختلف أنواع الخلايا. |
Doğru, çok karmaşık bir ortamda büyüdüm. Fakat suç işlemeyi ben seçmiştim. Bunu üstlenmem gerekiyordu. | TED | صحيح، أنا ترعرعت في بيئة معقدة جدًا، ولكنني اخترت أن أرتكب الجرائم، كان علي أن أعترف بذلك. |
Bizce Oscar'ın, özel ilgi göreceği başka bir yerde olmaya ihtiyacı var. | Open Subtitles | نشعر بأن أوسكار سيستفيد أكثر في بيئة حيث يحظى باهتمام خاص |
Bu ortamlarda çeşitli hastalıklar gelişiyor, ve bunların en tehlikelisi de trahom. | TED | وتنتشر عدة أمراض في بيئة كهذه وأخطر هذه الأمراض هي التراخوما. |
Aşırı faal bir zihni hareketsiz bir ortama koyarsanız, komplikasyonlar olması olağan. | Open Subtitles | عندما تضعين عقل نشيط في بيئة خاملة لابد أن تكون هناك مضاعفات |
Çoğu Avustralyalının bildiği ünlü bir doğa bilimcisi olan Harry Butler, deniz ortamında çok zaman harcamıştır. | TED | الآن هاري بتلر، الذي يعرفه أغلب الأستراليين بأنه عالم طبيعة مشهور، قضى الكثير من الوقت في بيئة البحر. |
Bu nedenle büyük bir hayal kırılığı yaşadım çünkü gördüğüm kadarıyla, ofis ortamındaki müstakbel çalışanlarımızdan onunla aynı fikirde olanları susturmak için arkadaşlarımın ve benim yapabileceğimiz bir şey yoktu. | TED | لقد كنت محبطًا تمامًا، لم يكن بوسعنا فعل أي شيء لنسكت أي أحد أيّد قراره في بيئة المكتب لعمالنا في المستقبل. |