o otobüste yaptığım hayatımda yaptığım tek doğru şeydi. | Open Subtitles | ما فعلته في تلك الحافلة كان الشيء الوحيد الصواب الذي فعلته في حياتي |
Kahrolsun, sen de o otobüste oturmuyor muydun? | TED | ألم تكن جالسًا في تلك الحافلة أيضًا؟ |
Ve aslında Rosa Parks, o gün, o otobüste oturmuş, polis memurlarının gelmesini beklerken ve başına gelecekleri de bilmiyorken Martin Luther King'i düşünmüyordu, hatta onu pek bilmiyordu. | TED | في الحقيقة، روزا باركس، عندما كانت تجلس في تلك الحافلة ذلك اليوم، منتظرة ضباط الشرطة للقدوم ولم تكن نعلم ما الذي يمكن أن يحدث لها، لم تكن تفكر في مارتن لوثر كينغ، والذي بالكاد كانت تعرفه. |
o otobüste 30 kişi vardı. | Open Subtitles | كان في تلك الحافلة 30 شخصاً |
Dustin'i ömür boyu hapse mahkûm edin ki orada büyüsün ve yaşlansın ve o otobüste neler yaptığını her gün hatırlasın. | Open Subtitles | إدانة (داستن) بقضاء حياته في السّجن حيث سيكبر في السّن و يصبح عجوزاً يتذكّر فيها كل يوم ما فعله في تلك الحافلة |