"في فمه" - Translation from Arabic to Turkish

    • Ağzında bir
        
    • Ağzına bir
        
    • de ağzına
        
    • Ağzındaki
        
    • şu ağzında
        
    • Ağzının içine
        
    • Ağzının ortasına
        
    • dişi
        
    • için ağzında
        
    Ama bu, Ağzında bir topla kadının yatağına nasıl bağlandığını açıklamıyor. Open Subtitles لكن لايفسّر كيف إنتهى به الأمر هنا مقيّدا على عمودي السّرير وكرة في فمه
    "Ağzında bir kemik olan köpek, havlamaz ve ısırmaz. " Open Subtitles كلب معه العظم في فمه لا ينبح و لا يعض
    Yeni gelenin dişlerini kırarsan Ağzına bir şey sokulduğunda ısıramaz. Open Subtitles كسرت أسنان الرجل الجديد لم يستطع عض شيء يحشر في فمه
    Ona yemek yağı ve parafin içirmiş bir de ağzına çamaşır suyu dökmüşler. Open Subtitles أجبروه أن يشرب زيت الطهي والدهن و أيضا حشروا مسحوق الغسيل في فمه
    Yerinizde olsam Ağzındaki şeye dokunmazdım. Open Subtitles لو كنت مكانك لما لمست هذه الأشياء الموجودة في فمه
    Çok çekici bir adam. Ağzının içine ahtapotun tamamı girebiliyor. Open Subtitles رجل جذاب جدًا بإمكانه وضع أخطبوط كامل في فمه
    Ağzının ortasına vurup sizi biraz eğlendirmek için. Open Subtitles كنت ستعمل ضربه في فمه لتعطيك بعض الترفيه.
    Anayolun dışında yabani bir köpek görmüşsünüz ve Ağzında bir insan kemiği taşıyormuş. Open Subtitles قلت إنك رأيت أحد تلك الكلاب في الخارج على الطريق السريع وكان يحمل عظمةً بشرية في فمه
    Ağzında bir silahla bağırabildiği kadar bağırıyordu. Open Subtitles ...ويصرخ بقدر ما يستطيع ...و المسدس في فمه
    Hammond Polisi Ağzında bir Şikago haritasıyla, ...boğulmuş bir şekilde arabasında bulmuş. Open Subtitles مخنوق مع خريطة " شكياغو " في فمه أصدقاؤك أعداؤك
    Telefon yok ama Ağzında bir şey var. Open Subtitles لا يوجد هاتف, لكن ثمة شيء في فمه.
    Ağzında bir yaprakla arkasını dönüp "Benim adım Jake değil." demiş. Open Subtitles لذلك، وقال انه يتحول حولها مع ورقة في فمه ويقول: "اسمي ليس جيك!"
    Ağzında bir kedi olan, büyük bir ejderha. Open Subtitles . تمساحٌ كبيرة , بقطة في فمه
    Ağzına bir pompalı dayadın ve tüfeği çektin. Open Subtitles ووضعت بندقية صيد في فمه وضغطت على الزناد
    Dilini ısırmaması işin Ağzına bir şey koyman gerekiyor, değil mi? Open Subtitles من المفترض أن تضعي شيئاً في فمه كيلا يعض لسانه , صحيح؟
    Doktoru, Ağzına bir kaçık dolusu su verirsem su ihtiyacını karşılayacağımı söyledi. Open Subtitles قال لي الطبيب: عليك أن تضعي ملعقة ماء في فمه كلّ دقيقة وذلك لحماية جسمه من الجفاف
    İkisinin de ağzına çorap tıkıp boğazından bıçaklamışlar. Open Subtitles كلاهما طعن في الرقبة مع جورب محشو في فمه
    - Altı Yunus Doları ve bir de ağzına peynir doldurmamı isteyen bir manyaktan 20 gerçek dolar kazandım. Open Subtitles -حسنا، قمت بجني 6 دولارات دولفين بالإضافة إلى 20 حقيقية من شخص غريب أرادني أن أسكب الجبن في فمه مباشرة.
    Onun ödülü ölülerin Ağzındaki madeni paraydı. Open Subtitles وكانت جائزته عبارة عن عملة معدنية تضع في فمه
    Bir hafta sonra... Krakerleri çiğneyip Ağzının içine tükürüyordum. Open Subtitles بعد أسبوع، كنت أمضغ له المخدّرات وأضعها في فمه.
    - Hayır, edecekti ama sen salata kâsesini Ağzının ortasına indirdin. Open Subtitles كلا , كان سيفعل ذلك ولكنك ضربته بأداة السلطة في فمه , أتذكر؟
    Neyse ki Sharks oyuncularının bir kısmının dişi var. Open Subtitles من حسن حظه،أن بعض لاعبي القروش مازال يحتفظ بأسنان في فمه
    Komik bir fotoğraf için ağzında sigara bile tutamıyor. Open Subtitles يعجز حتّى عن تثبيت سيجارة في فمه لالتقاط صورة مضحكة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more