ve tüm bu çalışmaların ortalaması, yaklaşık 5 bin birey anlamına geliyordu. Ama bu sayıyı inandırıcı bulmuyorum. | TED | لكن المتوسط في كل هذه الدراسات هو حوالي 5000 وهو ما لا أصدقه شخصياً |
tüm bu faktörleri kontrol edemememize rağmen, ne yediğimize dikkat ederek mikropları kendi yararımıza kullanabiliriz | TED | وفي حين لا نستطيع التحكم في كل هذه العوامل، نستطيع أن نؤثر على توازن الميكروبات من خلال الانتباه لما نتناوله. |
Biz beyin hasarını tedavi etmiyoruz, ilk önce, insanları tüm bu dertlere sokan ve altta yatan problemleri düzeltiyoruz. | TED | فنحن لا نعالج إصابات الدماغ، ولكن نعالج المشكلة الأساسية التي تجعلهم يقعون في كل هذه المشاكل من الأساس. |
Şimdi tüm bu örneklerde yapı en belirgin güçtür. | TED | وهكذا ، في كل هذه الأمثلة ، التركيب هو العامل المحدد. |
tüm bu örneklerde tek bir ideal biçim var, çünkü bunlar yapısal açıdan düşünülür. | TED | في كل هذه الأمثلة ، هناك نموذج مثالي واحد ، لأنها صممت على أساس إنشائى. |
tüm bu merkezlerin sorumlusu. | Open Subtitles | من مركز الصحه هو الشخص الوحيد الذي يدير في كل هذه المراكز |
Cidden, tüm bu şey boyunca, bütün sorunumuz şuydu ki; | Open Subtitles | بجدية، في كل هذه الفوضى، كل ما يهم أننا ذهبنا للحرب معاً |
tüm bu heyecan içinde kendimi biraz kaybettim... | Open Subtitles | في كل هذه الإثارة كأنني خسرت إعتبار نفسي |
Çocuk sahibi olmaya çalıştığım tüm bu zaman boyunca, Lyla bunu engelliyormuş. | Open Subtitles | في كل هذه الفترة وأنا احاول الحصول على اطفال, هي تقوم بحرماني منهم |
tüm bu toksinlerin sana nüfuz etmesini istemiyorum. | Open Subtitles | مهتاجة أنا لا أريد منك التنفس في كل هذه السموم |
tüm bu cinayetlerin arkasında Tyler Norris'in olduğunu kanıtlayan bir videonun elimizde olduğunu size bildirmek istiyorum. | Open Subtitles | أود أن أبلغكم التي تلقيناها للتو فيديو دليل كبير أن تورط تايلر نوريس في كل هذه الجرائم. |
Yani, tüm bu öfke, mücadele ve nefret deneyimi geçiriyorsun. | Open Subtitles | أعني , المرور في كل هذه المغامرة من الغضب و القتال و الكراهية |
tüm bu geniş çaplı durumlarda yeni herkes için yenidir; ancak yeniyi deneyimlemek korkutucu olabilir, yani yeni bize korkunç gelebilir. | TED | في كل هذه الأمثلة العالمية، الجديد هو للجميع، ولكن قد يكون أيضًا الاحتكاك بالجديد مخيفًا لنا، لذا يمكن أن يخيفنا الجديد أيضًا. |
İnterneti desteklemekten, harcamaları yapmada ama ek olarak bu yatırımlar için stratejik vizyon düşünme, tüm bu sektörlerde devletin içerisinden geliyordu. | TED | في كل هذه القطاعات، من تمويل الانترنت، إلى الإنفاق العام، بل أيضا وضع التصورات، والرؤية الاستراتيجية، لهذه الاستثمارات، كان مصدرها من داخل مؤسسة الدولة. |
Okul çalışmalarıma, ailemle ilişkilerime ve okuldaki çocuklarla ilişkilerime daha çok çaba harcadım ve tüm bu alanlarda önemli ilerlemeler kaydettim. | TED | أضع جهدا اكبر في حل واجباتي، في علاقتي مع عائلتي، و علاقتي مع الاطفال الآخرين في المدرسة، و اختبرت تحسنا هائلاً في كل هذه النواحي. |
Mikropların inflamatuvar bağırsak hastalığından obeziteye kadar ve belki de otizm ve depresyon da dahil olmak üzere, tüm bu değişik türdeki hastalıklarda gizli etkileri olduğunu yeni keşfediyoruz. | TED | ولقد علمنا للتو ان المايكروبات تأثيرات في كل هذه الامراض المختلفة، المتراوحة بين التهاب القولون الغشائي الكاذب والسمنة، و لربما حتى التوحد و الاكتئاب. |
tüm bu örneklerde vurgulanan ritim, temel bir-iki temposunu pekiştiriyor fakat aranjman ve kültürel bağlama bağlı olarak farklı yollarla. | TED | في كل هذه الأمثلة، فإن الإيقاعات السفلية تعزز نغمات 1/2 الأساسية، ولكن بطرق مختلفة تعتمد على التوزيع والحالة الثقافية. |
Geçen tüm bu yıllar boyunca bana ne oldu biliyor musun? | Open Subtitles | أتعلمين ماذا حدث لي في كل هذه السنوات؟ |
tüm bu teoride tüm bu öğretide hayat eşitliği yok. | Open Subtitles | سوف "يسحرون" مجتمعاً مستداماً، صحياً، ومتوازناٌ. لا يوجد تنسيق حياة في كل هذه الفرضية |
tüm bu işten çıkarmaları... | Open Subtitles | هل تعلمين السبب في كل هذه البطالة؟ |