Böylece bu şempanzeler, Afrika'ya mümkün olduğunca yakın bir ortamda diğer şempanzelerle beraber gerçek bir şempanze hayatı sürebileceklerdi. | TED | و هذه الشمبنزي تعيش اذا حياة الشمبنزي, مع شمبانزي أخرين في محيط يشبه كثيرا افريقيا. |
Eğer sefil olacaksan cazibeli bir ortamda da olabilirsin. | Open Subtitles | إذا كنت ستتصرفين بكآبة فربما يجدر بك فعل ذلك في محيط ساحر |
Gölge Dünya yüzeyinde ilerlerken yarıgölgenin geçtiği bir bölgede iseniz yalnızca kısmî bir tutulma seyredersiniz. | Open Subtitles | إذا كنت تقف في محيط تلك الرقعة شبه الظل بينما تتحرك على سطح الأرض سترى فقط كسوفاً جزئياً للشمس |
O büyük mavi okyanusta 8 tane balık var, Ted. | Open Subtitles | هنالك ثمان سمكات في محيط ازرق و كبير يا تيد |
Yakılan dört garaj ve çamaşırhane hepsi de onun okulunun 3km civarında. | Open Subtitles | حسناً.. إحراق أربعة كراجات بالاضافة الى المغسلة.. وكلها في محيط ميلين من مدرستها. |
Fark edeceğin biri değil. Senin camianda takılmıyorum. | Open Subtitles | لم تراني من قبل لم ادخل في محيط حياتك |
Böyle bir Çevrede büyürken hikaye anlatımının gücüne güçlü bir şekilde inanmış oldum. | TED | إن نشأتي في محيط كهذا، جعلتني أؤمن بأهمية القصص. |
Tamam, şimdi, evin dört blok yarıçapında trafik kameraları var ve ilk 911 çağrısı bu sabah 05:23'te gelmiş. | Open Subtitles | لدينا كاميرات المرور في محيط أربع مربعات سكنية حول المنزل وأول اتصال بالطوارئ كان على الساعة 5: 23 صباحاً |
Bir kaç yıl önce alanlarında parlak teknoloji ve dizayn insanlarının bir yıl izin alarak neredeyse nefret etmeleri beklenen herşeyi temsil eden bir ortamda çalışmalarını sağlayacak bir program başlattım, onları devlet kurumlarında çalıştırdık. | TED | حسنا، بدأت برنامجا قبل سنوات خلت لمحاولة جعل تقنيي نجوم الروك والمهتمين بالتصميم للتفرغ لسنة والعمل في محيط واحد يمثل إلى حد كبير كل شيء يفترض بهم كرهه؛ جعلناهم يشتغلون في الحكومة. |
Bu iki eş kareyi alıp koyu ve açık ortam içine koyabilirim. Ve şimdi koyu ortamda olan daha açık, açık ortamda olan daha koyu görünüyor. | TED | هذا يعني أنه يُمكنني أن أخذ مربعين متشابهين تماماً وأضعهما ضمن محيطين أحدهما مضيء والآخر مظلم وسيبدو الذي في محيط مظلم كأنه منير أكثر من الذي في محيط مضيء |
Ama profesyonel ortamda... | Open Subtitles | ولكن في محيط المهنة |
İki blokluk bölgede tüm binaların çatılarında termal kamerası olan keskin nişancılar istiyorum. | Open Subtitles | أودّ قنّاصين ذوي مناظير حراريّة فوق كلّ بناء... في محيط نصف قطره جادتين. |
Bu insanların bu bölgede olma izinleri yok. | Open Subtitles | غير مسموح هؤلاء الناس أن تكون في محيط. |
Stingray hedef bölgede komutanım. | Open Subtitles | (ستينجراي) في محيط الهدف ، يا سيدي |
Çok küçük, bir anlamda da çok farklı bir projeyle bitirmek istiyorum: Tayland'da okyanusta yüzen bir sinema. | TED | وأريد أن أنتهي عند مشروع صغير جدًا، وبطريقة ما، مُختلِف جدًا: إنها سينما عائمة في محيط تايلاندا. |
Doğrusu daha önce hiç okyanusta yüzmemiştim. Bu yüzden biraz korkutucuydu. | TED | في الحقيقة لم أسبح في محيط من قبل لذا فقد كان الأمر مرعب قليلا |
Şimdi, bu slaytta beyaz olan tebeşir ve bu tebeşir sıcak bir okyanusta tortulaşmış. | TED | الآن في هذه الشريحة، الأبيض يمثل الطبشور وتم ترسّب هذا الطبشور في محيط دافئ. |
LAPD, Rus Konsolosluğu civarında silah sıkıldığını rapor etti. | Open Subtitles | الشرطة تبلغ بإطلاق نار في محيط القنصلية الروسية |
Düşman Tangi civarında hareket hâlinde. | Open Subtitles | ينصح، حركة العدو في محيط تانغي. |
Roketatar ateşleme noktası Kilo 5-2'nin civarında, tamam. | Open Subtitles | الاتصال. RPG نقطة اطلاق في محيط كيلو خمسة الثانية. انتهى. |
Fark edeceğin biri değil. Senin camianda takılmıyorum. | Open Subtitles | لم تراني من قبل لم ادخل في محيط حياتك |
Çevrede güvenliği sağladık. Jack iyi. Şimdilik, Jack'ten bir açıklama yok. | Open Subtitles | نعم , امنا الحماية في محيط جاك بخير ,لم تتسن لي الفرصة للحصول على افادة منه بعد |
Yaranın yarıçapında değişim olabilir en azından yüzeyde. | Open Subtitles | ولحدث تغيير في محيط الجرح أو في سطحه على الأقل |