Dinle, Öğle yemeğinde birkaç dazlağı mıhladım. | Open Subtitles | اسمع, في وقت الغداء بصقت في عين حليق الرأس |
Bir de Öğle yemeğinde birazcık daha zamana ihtiyacım var. | Open Subtitles | اها واريد الحصول على قليل من الوقت الأضافي اليوم في وقت الغداء |
Peki ya başlığınızı kafanıza takıp işinize geri dönmeye, ben de sizi Öğle yemeğinde görmeye ne dersiniz? | Open Subtitles | ماذا عن أن ترتدوا قبعاتكم وتعودوا لعملكم وسأراكم في وقت الغداء ؟ |
Annen ararsa, öğle yemeğine geleceğimi söylersin. | Open Subtitles | إذااتصلتأُمُّك، أخبريها أنني سأعود للبيت في وقت الغداء |
Bunu yarın öğle arasında yapamaz mıydık? | Open Subtitles | ألم يمكننا فعل هذا في وقت الغداء غدا |
Güzel, çok güzel. Yemek vakti de gelmişti. | Open Subtitles | في وقت الغداء تماماً |
Yarın uğrarım. Öğlende. Hepsini bulmalıyım. | Open Subtitles | سأعود غداً , في وقت الغداء سأحضره جميعاً |
Öğle yemeğinde müşterilerime akavit sürprizi yaptım. | Open Subtitles | في وقت الغداء افاجئ زبائني بالمشروب |
Tamam. Olur. Öğle yemeğinde görüşürüz. | Open Subtitles | حسناً، نعم سأراك في وقت الغداء إذن |
Öğle yemeğinde her zaman çıkartırım. | Open Subtitles | أنا آخذ دائماً إستراحة في وقت الغداء |
Öğle yemeğinde seni aradım. | Open Subtitles | لقد كنت أبحث عنك في وقت الغداء |
- Öğle yemeğinde ararım seni. | Open Subtitles | سأتصل بك في وقت الغداء |
Bay Collins Öğle yemeğinde de çalışıyor, ve bende yemeğini buraya isteyeceğini düşündüm. | Open Subtitles | السيد (كولينز) يعمل ...في وقت الغداء و إفترضتُ بأنّكَ ستفضّل تناول غدائك هنا |
Geçen hafta, Noah denen çocuk Öğle yemeğinde bana patates kızartması atıp durdu demiştim ya? | Open Subtitles | (أتتذكرين الأسبوع الماضي ، عندما أخبرتك أن ذلك الولد (نوح يُداوم على إلقاء البطاطس المقلية علىّ في وقت الغداء ؟ |
Büyük bir kalabalık öğle yemeğine çıkıyor. | Open Subtitles | الكثير من الناس في وقت الغداء تقريباً. |
Neden birlikte öğle yemeğine çağırmıyorsun? | Open Subtitles | لماذا لاتحضرينها في وقت الغداء ؟ |
Tamam, öğle arasında çocuğu buluruz. | Open Subtitles | حسنًا، سنعثر عليه في وقت الغداء. |
Hoş bir gençlik aşkı yaşıyorduk, öğle arasında sadece el ele tutuşmak ve beraber eski merkez Reykjavik'de turlamak için buluşurduk. | TED | تشاركنا قصة حب جميلة في فترة المراهقة، وكنّا نلتقي في وقت الغداء لنشابك أيدينا فقط ونتجوّل في وسط مدينة (ريكيافيك) القديمة. |
Güzel, çok güzel. Yemek vakti de gelmişti. | Open Subtitles | حسناً، تماماً في وقت الغداء |