Hayır, hiç görmedim ama depoda eski bir bot vardı. | Open Subtitles | لا، ليس من قبل، لكن هناك طوافة قديمة في المخزن. |
Bodrumda eski bir kavurma makineleri var. Kokusu sokaktan duyuluyor. | Open Subtitles | لديهم محمصة قديمة في القبو يمكنك شم رائحتها من الشارع |
Bodrumda eski bir kavurma makineleri var. Kokusu sokaktan duyuluyor. | Open Subtitles | لديهم محمصة قديمة في القبو يمكنك شم رائحتها من الشارع |
Ön bahçede eski bir ağaç kütüğü görüyorlar mı diye sor. | Open Subtitles | نطلب منهم إذا رأوا على جذع شجرة قديمة في الفناء الأمامي؟ |
Orada bir yerde, bizimkinden daha eski bir medeniyetin bulunması giderek artan belirsizliğe sahip teknolojik ergenliğimizi atlatmamız için yol bulmamıza ilham verir mi? | TED | هل سيدفعنا إكتشاف حضارة قديمة في مكان ما إلى إيجاد طرق للبقاء في خضم غموض مستقبل تقنياتنا المتزايدة ؟ |
Bu kurumda, çeteler ve gruplarla ilgili çok eski bir kural geçerlidir. | Open Subtitles | توجد لائحة قديمة في هذه المؤسسة عن العصابات و التحزبات |
Sicilya'da eski bir kocakarı hikâyesi vardır, yeni gelin ilk aybaşını bekler, kanını alır ve kocası için ilk pişirdiği domates sosuna bunu ilave eder. | Open Subtitles | هُناكَ قِصَة قديمة في صِقليا حولَ عروسِ جديدَة تنتظِرُ حتى تحيض ثُمَ تأخذُ دمها و تضعهُ في أول صلصة طماطِم |
Bodrumda eski bir kanepe var, sana bir kaç battaniye yollarım. | Open Subtitles | ثمة أريكة قديمة في الطابق السفلي وسأرمي لك بعض البطانيات |
Ama çoğunlukla beynin yaşadığı eski bir sakatlık yüzünden oluyor. | Open Subtitles | لكن في الغالب بسبب إصابة قديمة في الدماغ |
Dükkanda eski bir kasa var, çilingire açtırdım. | Open Subtitles | وهناك خزينة قديمة في المتجر، لذك جعلت مصلح أقفال يفتحها |
eski bir tüfekle vurmaktan daha uygun bir ölüm şeklidir. | Open Subtitles | عن طريق طلق ناري من بندقية قديمة في حظيرة باردة .. |
Bulmak kolay olmadı ama Queens'teki eski bir kütüphanede quadra 650 açan bir bilgisayar bulduk. | Open Subtitles | لم يكن سهلاً لكن عثرت على مكتبة قديمة في كوينز لديها كوادرا 650 يعمل |
Route 50 üstünde Aurura Pike'la Stemple Ridge Road arasında eski bir benzin istasyonu var. | Open Subtitles | هناك محطة وقود قديمة في شارع 50 بين أورورا بايك وشارع ستامبل ريدج. |
eski bir arabayi gaza basip içeri bir füze gibi yollayabilir. | Open Subtitles | يستطيع فقط وضع سيارة قديمة في رحلة وارسالها كصاروخ |
Güney Pasifikte bulunan eski bir Japon deniz üssü. | Open Subtitles | إنها قاعدة بحرية يابانية قديمة في جنوب المحيط الهادئ |
Evrak çantasında eski bir yağlı boya tablosu vardı. | Open Subtitles | كانت هُناك لوحة زيتيّة قديمة في تلك الحقيبة. |
Ama aşağıda katları olan eski bir harita görmüştüm. | Open Subtitles | لكنني رأيت مستوى أقل من ذلك على خريطة قديمة في الطابق السفلي. |
Diğer yandan, Allen'ın aracının bagajında eski bir kan lekesine rastlamıştık. | Open Subtitles | وجدنا إيضاً اثار دماء قديمة في صندوق سياة آلين |
Çünkü burası eski bir Brooklyn mahalle barı yani arkadaşlarınla bunun tadını çıkarma ve ayrıca bira içme şansı buluyorsunuz. | Open Subtitles | لانها حانة قديمة في بروكلين انت واصدقائك تأتي للاستمتاع بذلك الجزء منها وايضا يجب عليك اخذ جعة |
Bir yabancıyı evde hissettirmek eski bir adettir. | Open Subtitles | -أبداً إنها عادات قديمة في الشرق لتجعل الغريب يشعر بالترحاب |