Yüksek ateş gücü sağlayan, küçültülmüş füze güdüm sistemi içeriyor. | Open Subtitles | تكتنف نظام إرشاد قذائف مصغر بوسعه إطلاق قذيفة شديدة الانفجار |
Joanne Webster gibi bilim insanları bir sıçanın ya da farenin içine girdiğinde Toxo'nun bir kemirgeni nasıl kedi-bulucu füze haline getirdiğini göstermiştir. | TED | وبيّن علماء مثل جوان ويبستر أنه إذا دخلت التوكسو في فأر أو جرذ، فإنها تحول القارض إلى قذيفة تبحث عن قطة. |
Bir mermi ya da el bombası gerekir ama onlar da hava kanallarının ince duvarlarını parçalayacaktır. | Open Subtitles | قذيفة أو شرارة ستُفَعل الأمر و لكن ذلك سيدمر الجدران الرقيقة بجانب فتحة التهوئة |
Şu nükleer silah santralini vurduğunuzda, benim için de bir bomba at. | Open Subtitles | عندما تصل الى مصنع الأسلحة النووية إرمي قذيفة من أجلي |
Ama hiç Japon görmedim ve bana doğru gelen gülle sesi hiç duymadım. | Open Subtitles | و لكنى لم أتعرض لأى طعنات , و لم أرى أى قذيفة تداهمنى |
Bence atalarından biri göğsüne bir top güllesi bile yemiştir. | Open Subtitles | أعتقد أن أحد سلفاتك قد تلقت قذيفة مدفع في صدرها |
Bir top mermisi deliğinden geçerek çatıya çıktım. | Open Subtitles | وبعدما وجدت طريقى نحو سطح البناية عبر فتحة فى الجدار ناجمة عن قذيفة مدفع |
Sayın Başkan; bundan, Sovyet füze üssünde olduğumuz kadar eminiz. | Open Subtitles | خمسةمليونطنِّ اداة نووية نحن مثل ما نحن متأكدون من هذا مثلما نحن متأكدون من اى قذيفة روسية |
Kuzey Kore'den fırlatılan Topol sınıfı bir füze Birleşik Devletler'i yaklaşık 30 dakika içinde vurur. | Open Subtitles | اى قذيفة توبول تطلق من كوريا الشمالية ممكن ان تهاجم الولايات المتحده كحد اقصى خلال 30 دقيقة |
Evet, bunun karadan havaya fırlatılan bir füze olabileceğini düşünüyorlar ama bana sorarsan, aradığımız kişiyi bulduk. | Open Subtitles | نعم، يعتقدون أنها ربما كانت قذيفة أرضية جوية لكن إذا سألتني أعتقد أننا وجدنا |
Dokunma! Bu bir bebek füze! Bir tür roket! | Open Subtitles | اتركه انها قذيفة الطفل الرضيع من النوع الصاروخي |
Gemdien gemiye nükleer füze 3 numaralı rampaya yerleştirilsin. | Open Subtitles | أأمُر بإعداد قذيفة نووية بممر الإنطلاق الثالث |
Ama cesette mermi izi yok. | Open Subtitles | لكن لا توجد أدلة على صدمة من قذيفة في أيّ مكان على الجثة. |
Bu yüksek hızlı, 440 grain, küt burunlu, gaz paftalı ve boksör tipi pirinç kapsüllü mermi. | Open Subtitles | هذا سلاح بحبوب رصاص 440 سريعة للغاية قذيفة شقة الأنف مع موانع غاز و رصاص مغطى بالنحاس |
Almanlar o gün 1 milyon bomba attılar. | Open Subtitles | اطلق الألمان مليون قذيفة مدفعية خلال ذلك اليوم |
gülle Adam hemen herkes içine atmış olabilir diyor. | Open Subtitles | رجل قذيفة المدفع يقول ان أي شخص بامكانه ان يلقيه فيه |
Merak ediyorum da, acaba birine top güllesi düşürseydin, ne olurdu? | Open Subtitles | أَتسائلُ ماذا أَحْدثُ إذا أنت إنخفضْ a قذيفة مدفع على أحدهمِ؟ |
Havan mermisi yarası efendim. Çok kan kaybetmiş. | Open Subtitles | إنه جرح من قذيفة الهاون سيدي لقد فقد الكثير من الدم |
Ben bataryanın kaynağını tespit ve imha edemeden her ikisi de atılan bir havan topu ile anında öldü. | Open Subtitles | قتلتهما قذيفة هاون على الفور قبل أن أحدد أو أقضى على مصدر المدفعية |
Dokumasını düşünmeye başladım betondan yapılmış bir kabuk gibi havanın içeriye girmesine izin verecek deliklerle ışığa da, ama filitrelenmiş olarak. | TED | وبدأت في التفكير حول المنسوجات مثل قذيفة مصنوعة من الخرسانة بثقوب تسمح بدخول الهواء والضوء، ولكن بطريقة مصفية |
Midye kabuğu ile ceviz kabuğu arası, Oyuncak, aldatmaca, bebek başIığı gibi. | Open Subtitles | لماذا ، 'هذه القواقع والجوز أو قذيفة ، وبراعة ، لعبة ، وخدعة ، وطفل رضيع قبعة. |
O pompalı tüfek fişeği beynini pelteye çevirmeliydi. | Open Subtitles | قذيفة البندقية وحدها كانت كفيلة بتهشيم دماغك. |
Roketatar. Göğüsten. Patlamada çok sayıda iç parçası hasar görmüş. | Open Subtitles | قذيفة مباشرة إلى الصدر، نرى الكثير من الأضرار بالأجزاء الداخلية |
Eğer fişek namluda gevşek duruyorsa, barut, atıştan hızlı yanar. | Open Subtitles | عندما قذيفة فضفاضة في برميل، مسحوق تهب من أصل أسرع من رصاصة واحدة. |
Baktığımız bu yarayı bir top mermisinin yaptığına inanıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أننا ننظر لإصابة ناجمة من قذيفة مدفع |