Bu araştırma pek çok yönde çalışmalarıma esin kaynağı oldu, hareket veya farklı ışık kalıpları gibi şeyler. | TED | هذا البحث ألهم عملي في العديد من الطرق المختلفة، أشياء كالحركة و قوالب الضوء المختلفة. |
Kriptonit kalıpları vardı, Lionel'ın kasasında olan cinsten. | Open Subtitles | إنهم يملكون قوالب كريبتونيت مثل التي في خزانة ليونيل |
Yunanlılar kalıp hâlde tuzlu, salamura edilmiş beyaz peyniri üretti, aynı zamanda bugünün pecorino romano'suna benzer, sert bir çeşidi de ürettiler. | TED | أنتج اليونانيون قوالب من جبنة الفيتا المملحة، إضافة إلى نوع آخر أكثر صلابة مشابه لما يسمى اليوم بيكومينو رومانو. |
Büyükannem Noel'de üç kalıp hediye etti. | Open Subtitles | أعطتني جدتي ثلاث قوالب منه كهدية عيد الميلاد |
Vakit bulursanız ısırıkların kalıbını çıkarır mısınız? | Open Subtitles | عندما تتوفر لديك وقت هل تمانع اخذ قوالب العضات ؟ |
Herkes bilir ki ben limon barlarını yaparım | Open Subtitles | الجميع يعرف انني اعد قوالب الليمون |
Duvarlar beton tuğlalardan yapılmış. | Open Subtitles | -هذه الجدران عبارة عن قوالب بناء إسمنتيّة . |
Ve bununla çok koyu ve yapışkan bir lapa yapılabiliyor. Bunu kömür parçalarını birbirine yapıştırmak için kullanabilirsiniz. | TED | من الممكن عمل ثريد سميك ولزج منها, والذي يمكن استخدامه للصق قوالب الفحم ببعضها. |
Dev ayak kalıpları kullanarak, sahte Koca Ayak izleri bırakıyordu. | Open Subtitles | طباعة آثار مُزيّفة لذو قدمٍ كبيرة على الأرض، بإستخدام قوالب من قدم عملاقة. |
Bilim adamları daha bu işi araştırmaya başlamadan önce, ebeveynler doğum sırasına göre bazı davranış kalıpları olduğunu fark etti ciddi, gayretli ilk çocuk; kafası karışmış orta çocuk ve çılgın son çocuk. | TED | قبل أن يبدأ العلماء بالانتباه للأمر، لاحظ الأباء أن هناك قوالب مزاجية معينة تخص ترتيب الولادة: الابن الجاد المكافح الأول، والأبن الوسط الذي ثم الابن الجامح الأخير. |
Sonra bunların parçalarını alarak kalıpları yarattım ve onları önce muma, sonunda da burada gördüğünüz görüntü gibi tunca batırdım, ki bu sanki savaş yaraları ve yara izleri gibi şiddetin yaratılmasının izlerini taşıyor. | TED | وأخذتُ لاحقاً بقايا من هذه وشكّلتُ قوالب وسبكتهم أولاً في الشمع، وأخيراً في البرونز مثل هذه الصورة التي ترونها هنا، التي تحملُ علامات صُنعها القاسي مثل آثار نُدب وجروح معركة. |
- Alçı kalıpları ve kum ile. | Open Subtitles | قوالب من الحجارة والكثير من الرمال |
Çalınan tren kompartımanında banknot Euro'da kullanılan basım kalıpları vardı. | Open Subtitles | مقصورة القطار المسروقة... كانت فيها قوالب أوراق لطباعة اليورو. |
Buz kalıpları, şarap, jilet. | Open Subtitles | قوالب ثلج، نبيذ... شفرات حلاقة. |
Örnek diş macunu, küçük kalıp sabunlar. | Open Subtitles | عينات بسيطه من مطهر الفم قوالب صغيره من الصابون |
Kitapta, 70'lerde makyaj sanatçılarının kalıp ve baskı yapmak için kullandığı yazıyor. | Open Subtitles | ...بحسب الكتاب أشخاص المكياج استخدموه في السبعينيات لصناعة قوالب و طبعات |
Metal ve plastik enjeksiyon kalıp fabrikası. | Open Subtitles | مصنع قوالب تدمج البلاستيك والمعدن |
Orada beş kalıp C-4 var. | Open Subtitles | حسناً, إنها 5 قوالب من السي 4 |
Tekerlek izlerinin kalıbını çıkarıyorlar. | Open Subtitles | يصنعون قوالب لآثار إطارات سيّارة. |
Ellerimin, yüzümün, kasıklarımın, ayaklarımın kalıbını çıkardılar, tüm vücudumun sanırım. | Open Subtitles | rlm; وصنعوا قوالب عن يداي rlm; ووجي ومهبلي وقدماي... |
Demek istediğim limon barlarını yap | Open Subtitles | اعني انت مسؤولة عن قوالب الليمون |
Barbekü James'in arabasındaki tuğlalardan yapılır mı? | Open Subtitles | أنّ طعامنا المشوي مطبوخٌ على قوالب من سيارة (جيمس) |
Karşılaştırmalı testler yaptık. Burada kömür parçalarını ve inek gübresini görebilirsiniz. | TED | قمنا بعمل اختبارات جنباً الى جنب, وهنا يمكنكم رؤية قوالب الفحم, وهنا روث البقر. |