Kanıt olarak Amane'nin odasında İkinci Kira'yla ilgili kasetler bulduk. | Open Subtitles | و كإثبات ، وجدنا في غرفة أماني أشرطة لها علاقة بـ كيرا الثاني |
Kadın bunu bir Kanıt olarak düşündü. Kralın onu sevdiğinin kanıtı. | Open Subtitles | هي أخذته كإثبات إثبات بأنه أحبَّها |
- Kanıt için. | Open Subtitles | كإثبات. |
Sadece sıradan bir fotoğrafçıyım. Kanıt için fotoğraflara ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | أنا مجرد مصور متواضع يا صديقي أحتاج إلى صور كإثبات |
Çünkü onları inanmak istediği şeylerin kanıtı olarak görüyor. | Open Subtitles | لأنه يراهم كإثبات لما يريد أن يؤمن به |
Onu kurtarmak için her şeyi dersin. Sözlerin kanıt sayılmaz. | Open Subtitles | ستقولين أي شيء لتحريره لا يمكن أخذ كلمتك كإثبات |
Kendimi canlı bir Kanıt olarak görüyorum. | TED | أرى نفسي كإثبات حياة، |
Kanıt olarak düşünün. | Open Subtitles | خذوها كإثبات |
- Kanıt olarak! | Open Subtitles | كإثبات - |
Onun işini bitirip, Kanıt için sana fotoğrafını gönderirim. | Open Subtitles | سأتكفل بالأمر سأرسل لك صورة كإثبات |
Yaşam kanıtı olarak parmağını kesip 20 milyon dolarlık fidye talebiyle birlikte ailesine göndermişler. | Open Subtitles | لقد قطعوا إصبعه ومن ثم أرسلوه إلى والديه كإثبات... على حياته, وطلبوا فدية قيمتها 20 مليون دولار.. |
Bu kanıt sayılmaz. | Open Subtitles | هذا لا يصلح كإثبات |