İhtiyacımız olan son şey, ameliyatın ortasında Kızıl deniz gibi ortadan ikiye ayrılması. | Open Subtitles | آخر شيء نحتاج إليه أن تنشق تلك الطاولات كالبحر الأحمر في مُنتصف العملية |
Bir okyanus dolusu ergen buraya ders almaya geliyor... ancak asla yüzme öğrenmiyor... zil çaldığındaysa Kızıl deniz gibi ayrılıyorlar. | TED | محيطات من المراهقين يأتون لتلقي الدروس ولكن لم يتعلموا أبدا كيفية العوم, جزء كالبحر الأحمر عندما يدق الجرس. |
Büyük depremlerin olduğu, yeryüzünün deniz gibi dalgalandığı dönemde insanlar kayıklara binip denizleri aşarak kuzeye gitmişler. | Open Subtitles | عن زمن الزلازل العظمى حين كانت الأرض تهتز كالبحر والرجال أخذوا المراكب وعبروا البحار إلى الشمال |
Yani bir kadındı o deniz kadar değişken huysuz ve yola gelmez. | Open Subtitles | انظر, كانت امرأة متقلبة وقاسية وغير قابلة للترويض كالبحر |
deniz gibi kalabalık da gezgin aklımda canlanır. | Open Subtitles | كالبحر, الحشد يقوي من عزيمة عقلي التائه. |
Aynı Musa etkisi yapıyorsunuz! Kalabalık Kızıl deniz gibi açılıyor. - Faces'i tanırlar. | Open Subtitles | انتم لديكم تأثير كموسي ، الجموع تقسمت كالبحر الاحمر |
Koridorda yürüdüğümde insanlar Kızıl deniz gibi ayrılırdı. | Open Subtitles | الناس يفترقون كالبحر الأحمر عندما كنت امشي |
Anladığın üzere bilirsin, tıpkı bir deniz gibi. | Open Subtitles | ...وأنت أدركت ..كما تعرف، كالبحر أشياء تدخل وتخرج |
Bağırsakları Kızıl deniz gibi ikiye ayrılırdı. | Open Subtitles | ستنفتح أحشاءه كالبحر الأحمر |
Tıpkı çetin, çalkantılı deniz gibi. | Open Subtitles | كالبحر الهائج والصاخب تماماً. |
- Burası bir deniz gibi. | Open Subtitles | - الجميع .. كالبحر |
Ya da deniz gibi... | Open Subtitles | أو... كالبحر |