"Gökyüzünü kara bulutlar kapladı, yıldırım ve gök gürültüsü eşliğinde mürekkep kadar siyah iri yağmur damlaları şehrin üzerine yağdı. | Open Subtitles | غيوم سوداء أظلت المدينة مع برق ورعد يتساقط منها قطراتك كبيرة سوداء كالحبر |
Asfalt üzerindeki lastik izi, kağıt üzerindeki mürekkep gibidir. | Open Subtitles | حسنا، المطاط على الزفت كالحبر على الورقة |
Kana gelince, parmak izi alma konusunda mürekkep kadar başarılı. | Open Subtitles | هناك شيء بشأن الدم إنه جيد كالحبر لأخذ البصمات |
Çünkü bu altı şeyden her biri dünyada neyin mümkün olduğunu kavrayışımızı değiştirdi. Bunu görmeden önce üç metre uzunluğunda bir direğin cebinize sığmayacağını varsayardık. Ya da mürekkep kadar ucuz bir şeyin kağıdın büküldüğünü algılayamayacağını. Ya da bu ürünlerin her birinin imkansız olduğunu. Biz sürekli daha fazlasını bulmaya çalışıyoruz. | TED | لأن كل واحدة من هذه الستة، غيرت فهمنا لما كان ممكنا في العالم. قبل رؤية هذه، كنا لنفترض أن عصا بطول 10 أقدام لا يمكنها أن تلائم جيبكم. شيئ رخيص كالحبر لا يمكنه أن يشعر بالطريقة التي طوي بها الورق. كل واحد من هذه الأشياء. ونحن نحاول باستمرار إيجاد المزيد. |
Tadı mürekkep gibi. | Open Subtitles | فطعمها كالحبر |
Daha çok mürekkep gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو كالحبر |