bütün bu bölgede park edilmez, kevgir surat. | Open Subtitles | إنّ المكانَ كاملَ ممنوع الوقوف بة وجه الحفرةِ. |
Bulmacasının bütün parçalarının yerine oturmasını beklemiş. | Open Subtitles | لأنه كَانَ يَنتظرُ لغزه الّذي سَيَكُونُ كاملَ. |
Bu küvetteki izlerin seviyesine bakılırsa içindeki her kimse bütün kanını kaybetmiş. | Open Subtitles | يبدُو على مُستوى الحلقة في هذا الحوض, مَهْما مَن كانَ فيه فإنهُ فَقَد كاملَ دمهِ. |
Minik bir tartışmayla bütün bir evliliği heba etmek doğru mu? | Open Subtitles | مجادلةَ صَغيرةَ واحدة تَستحقُّ الغاء عرس كاملَ بسببها؟ |
Hiçbir şey bütün halinde değildi. | Open Subtitles | لا شيء كَانَ كاملَ. |
Artık hiçbir şey bütün değildi. | Open Subtitles | لا شيء كَانَ كاملَ. " |