Hastalığını öğrendiğinde kendini öldürmesini engellememin tek yolu buydu. | Open Subtitles | كان السبيل الوحيد لأمنعها من قتل نفسها عندما عرفت انها تحمل جينات مرض هنتنغون |
Rehineleri nerede tuttuğunu öğrenmenin tek yolu buydu. | Open Subtitles | لقد كان السبيل الوحيد لمعرفة أين تحتجزون الرهائن. |
Kampanyanı kurtarmanın tek yolu buydu. | Open Subtitles | كان السبيل الوحيد لإنقاذ حملتك الإنتخابية |
Bu, Jonas'a, bana hakkım olanı verdirmenin tek yoluydu. | Open Subtitles | كان السبيل الوحيد سيكون جوناس أي وقت مضى نظرا لي ما كان يحق لي. الحق. |
Davanın düşürülmesini durdurmak için öngörebildiğim tek yol buydu... ama programı almadı. | Open Subtitles | لقد كان السبيل الوحيد أمامي لأُوقف رد الدعوى لكنه أبى قبوله |
Anlıyorum. Tek yolu buydu. | Open Subtitles | أتفهم أن ذلك كان السبيل الوحيد |
Sizi bi araya getirmenin tek yolu buydu | Open Subtitles | كان السبيل الوحيد ليجلبكم جميعا. |
Bana inanmalarının tek yolu buydu. | Open Subtitles | هذا كان السبيل الوحيد ليصدقوني. |
Curtis ve diğerlerinin bana karşı plan yaptığını söyledim ona. Kaçabilmemin tek yolu buydu. | Open Subtitles | أخبرتُها أنّ (كورتيس) وبقيّتهم كانوا يتآمرون ضدّي، أنّ ذلك كان السبيل الوحيد لأهرب. |
Tek yolu buydu. | Open Subtitles | لقد كان السبيل الوحيد. |
Onun öldüğününe seni inandırmak, onu unutmanın tek yoluydu. | Open Subtitles | واعتقادك انه ميت كان السبيل الوحيد امامى كى تدعه يذهب |
Bu kayıt, sana teşekkür edebilmemin tek yoluydu. | Open Subtitles | هذا التسجيل كان السبيل الوحيد لشكرك |
Tek çıkar yol buydu. | Open Subtitles | لقد كان السبيل الوحيد |
Terapi amaçlı ittifak kurmanın tek yol buydu. | Open Subtitles | كان السبيل الوحيد لاقامة تحالف علاجي (التحالف العلاجي نظرية للعالم النفسي بوردن سنة 1979) |