Onun yerine gelen geçici eleman ise iyiydi, hoştu ama fazla normaldi. | Open Subtitles | الفتى الذي حل محله كان لطيفاً كفاية لكن عادي أكثر من اللازم |
gerçek etkinin yer almadığı-- Tamam. Orada yaptıkların, çok hoştu, itiraf ediyorum. | Open Subtitles | ِ حسناً ما فعلته هناك كان لطيفاً جداً .. |
Seni tekrar görmek güzeldi prenses. | Open Subtitles | لقد كان لطيفاً أن أراك ثانيةً، يا أميرتي |
Haydi ama. İlk tanıdığımızda çok güzeldi. | Open Subtitles | لا, و لكننا جميعنا عندما التقيناه للمرة الأولى كان لطيفاً, أنت قلت ذلك ماما |
- Charlie sana Bir taksi çağırma nezaketini de gösterdi ama sen istemedin. | Open Subtitles | لا، تشارلي كان لطيفاً للأتصال على أجرة لك لكنك لم تريد |
Eskiden burada çalışıyordu, bedenini bağışladı. Onu tanıyordum. İyi biriydi. | Open Subtitles | كان يعمل هنا ، وتبرع بأعضائه كنت أعرفه لقد كان لطيفاً |
Bana iyi davranırdı. | Open Subtitles | لقد كان لطيفاً معي |
hoş bir şey olduğunu hatırlıyorum. Acaba neden peşini bıraktık? | Open Subtitles | للتذكير ، لقد كان لطيفاً حقاً اتعجب لما تخلينا عنه |
çok hoş bulmuş. Çok teşekkürler. | Open Subtitles | قالت أنّه كان لطيفاً جدّاً، لذا شكراً لك. |
Ailem öldüğünde bana, iyi davrandı. | Open Subtitles | وعندما توفا والداي، كان لطيفاً جداً. |
tatlı biriydi. Çok sevecen bir yanı vardı. | Open Subtitles | كان لطيفاً وكان معطاءً بطريقة ما |
Bu sadece geçiyordum karşılaştık olayı ilk 17 kerede hoştu. | Open Subtitles | الظهور هكذا فقط كان لطيفاً.. في الـ 17 مرة الأولى! |
Depozito paramı geri aldım ki bu çok hoştu. | Open Subtitles | لقد استعدت بوليصة التأمين الخاصة بي و هذا كان لطيفاً |
Sizi kıçınızı yırtarken izlemek çok hoştu. | Open Subtitles | لقد كان لطيفاً أن أراكن جميعكن تحاولن بجد. |
Annemden hoşlanman 14 yaşındayken güzeldi ama kadın 85 yaşında, vazgeçmelisin ya da onu akşam yemeğine davet etmelisin. | Open Subtitles | ولعك بوالدتي كان لطيفاً عندما كنا بالـ 14 لكن المرأة عمرها الآن 85 عاماً عليك أن تتراجع أو تبادر بدعوتها على العشاء |
Bir kez olsun birisinin beni kurtarması güzeldi. | Open Subtitles | كان لطيفاً وجود أحد ينقذني من باب التغيير |
Seninle konuşmak güzeldi, tekrar görüşmek üzere. Evet. | Open Subtitles | كان لطيفاً أن نتحادث معك ، أخشى أننا مضطرون للرحيل |
Oturumunuzun zabtını verme nezaketini gösterdi. | Open Subtitles | لقد كان لطيفاً بشكلٍ كافٍ ليعطينا نسخة من تقرير جلستك |
İyi biriydi ve insanlar bizim bir çift olmamız fikrini sevmişlerdi ama hiç ciddileşmedi. | Open Subtitles | كان لطيفاً والناس أحبت فكرة أن نكون ثنائي |
- James değil. O ona iyi davranırdı. - Öyleyse kim? | Open Subtitles | ليس "جيمس"، كان لطيفاً معها - مَن اذاً؟ |
Sadece o mektubu yazmanın hoş bir şey olduğunu düşündüm ve bu konuda kötü hissetmen gerekmediğini söylemek istedim. | Open Subtitles | ظننتُ فقط كان لطيفاً منكَ أن تكتب هذه الرسالة وأردتُ إخباركَ بأنّه ليس عليكَ أن تشعر بالسوء |
Ama çok hoş sohbet bir adamdı. | Open Subtitles | لكنه كان لطيفاً, لذا تبادلنا أطراف الحديث. |
Boş bir mideyle içtim Stuart. O çok iyi davrandı. | Open Subtitles | (تناولت الشراب على معدة خاوية ، (ستيوارت وهو كان لطيفاً |
tatlı biriydi ama eşcinseldi. | Open Subtitles | كان لطيفاً, ولكن غريب الأطوار مثل السمك |
Biliyorum her zaman doğruyu söylemiyor ama bana karşı çok nazik. | Open Subtitles | أعلم أنه لم يقل الحقيقة دائماً لكنه لطالما كان لطيفاً معي |
Ona kaba davrandığım da bile bana karşı Kibardı onun da benden hoşlandığını düşündüm. | Open Subtitles | كان لطيفاً معي رغم أنّي كنت لئيمة معه لذا ظننتُ انّه ربّما يكون مُعجباً بي أيضاً |
Fakat patron bana bir şişe meskal verecek kadar nazikti. | Open Subtitles | " لكن السيد الكبير كان لطيفاً ليعطني زجاجة " ميسكال |
Ama çok fazla evcil hayvanı vardı ve onlara çok iyi davranıyordu. | Open Subtitles | لكنه كان يملك العديد من الحيوانات الأليفة و كان لطيفاً معهم |