Julian'a göre, Gördüğümüz her şey arkeolojik bir kazıdır. | Open Subtitles | بالنسبة لجوليان , فإن كل شيء نراه هو تعمق أثري |
Gördüğümüz her şey, fiziksel şeyler mesela sadece ada ve bunun altında, bunu taşıyan coşkulu akıntı. | Open Subtitles | كل شيء نراه كالأشياء الملموسة مجرد جزر ما تحته ما يحمله هو تيار جار |
Geceleyin gökte gördüğümüz herşey, evrenin ilk anlarındaki Büyük Patlama evresinde, inanılmaz küçük, inanılmaz sıcak ve bulamaça benzeyen bir kütle durumundaydı ve Gördüğümüz her şey bundan fışkırdı. | TED | الآن الانفجار العظيم، كان عصرا في الكون الأولي، حين كان كل ما نراه الآن في السماء ليلا، مكثفا في كتلة صغيرة بشكل مدهش، شديدة الحرارة، ومكدرة جدا، ومنها انبثق كل شيء نراه. |
Gördüğümüz her şey atomlardan oluşmuştur. | Open Subtitles | كل شيء نراه مكون من ذرات |
Yıldız tozlarının her birimizi ve basit bir evrensel kimya setinin gördüğümüz her şeyi nasıl oluşturduğunu öğrendik. | Open Subtitles | وتعلمنا كيف أن غبار النجوم قد صنع كل واحد منا وكيف أن كيمياء الكون البسيطة قد صنعت كل شيء نراه |
Biz, teoriler oluştururuz, doğada gördüğümüz her şeyi açıklamaya çalışırız. | Open Subtitles | نقوم ببناء النظريات ديفيد كابلان جامعة جونس هوبكنز التي تحاول تفسير كل شيء نراه في الطبيعة |