Senin ve benim, şansın ne olduğu hakkında, farklı fikirlerimiz var gibi. | Open Subtitles | أنا وأنت قد نجدّ أن الفكرة مختلفة في كونهُ محظوظ |
Oğlunuzun hayatta olduğu hayalini. | Open Subtitles | الحلمُ الخاص بأبنِكَ هذا كونهُ حقيقياً |
Babamın basit bir hırsız olduğu ortaya çıkmışken nasıl tepki vermemi bekliyorsun ki? | Open Subtitles | كيف تخالين منيّ ان أتصرفّ عندما يكون والديّ قد فُضح أمرهُ؟ ـ كونهُ لصّ؟ ـ لايمكنك لمجرد ذلك ان تترك دراستك في "هارفرد" |
North, Leyla'yı sahte SEAL olduğu ortaya çıkmasın diye öldürdü? | Open Subtitles | لقد أقدم "نورث" على قتل "ليلى" لأنَّها ... كانت على وشكـِ أن تفضحَ أمرهُ كونهُ ضابطاً بحرياً مزيفاً؟ |
Yani sabıkası olmadığı ve her hafta sonunu gençlik merkezinde geçiren bir öğretmen anne olduğu için mi? | Open Subtitles | {\pos(192,230)}أتقصد كونهُ لديها سوابق {\pos(192,230)}و أنها عضوة في مجلس أولياء الأمور و تتبرع بوقتها في مركز رعاية الشباب في نهاية الاسبوع؟ |
Ama Mark Fuhrman'ın ırkçı olması ve tanık sandalyesinde yalan söylemesi sanığın açık bir şekilde suçlu olduğu gerçeğini değiştirmiyor. | Open Subtitles | نعم لكن، الحقيقة بشأن أن (مارك فورمان) عنصري وأنهُ كذب وهو على منصّة الشهود هذا لايعني بأنه لايثبت على المتّهم كونهُ مُذنب بناء على منطق معقول. |
Ama Mark Fuhrman'ın ırkçı olması ve tanık sandalyesinde yalan söylemesi sanığın açık bir şekilde suçlu olduğu gerçeğini değiştirmiyor. | Open Subtitles | لكن، الحقيقة بشأن أن (مارك فورمان) عنصري وأنهُ كذب وهو على منصّة الشهود هذا لايعني بأنه لايثبت على المتّهم كونهُ مُذنب بناء على منطق معقول. |