konuşacak biri, gidecek bir yer, yapacak bir şey yoktu. Sadece.. | Open Subtitles | دون أحد لأتحدث إليه لا مكان أذهب إليه و لا شئ عدا |
Ama bilmiyorum konuşacak birine ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنا فقط .. لا أعلم أريد شخصاً لأتحدث إليه |
konuşacak kimsem yok, ya da nereye gideceğimi bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أحد غيرك لأتحدث إليه أو أنني لم أعرف إلى من أتوجه. |
Ve bir keresinde arka bahçeye onunla konuşmak için gittiğimde bana bağırdı ve bahçenin yakınına bile gelmememi söyledi. | Open Subtitles | و خرجت ذات مرة لأتحدث إليه و قام بالصراخ في وجهي و قال أن لا أقترب من الحديق و أنها خاصة به |
konuşmak için yanına gidince beni tanımadı. Yürümeye devam etti. | Open Subtitles | واقتربت منه لأتحدث إليه لكنه لم يعرف من أكون وتابع السير |
Senden başka Konuşabileceğim biri yok! | Open Subtitles | ليس هناك أحدٌ آخر لأتحدث إليه عن كل ما رأيته هناك |
Bankta Konuşabileceğim kimsem olmayacak. | Open Subtitles | لن يكون لدى أحد لأتحدث إليه على الدكه |
- Babam haklıymış. konuşacak birine ihtiyacım var. | Open Subtitles | ابي كان على حق احتاج لشخص ما لأتحدث إليه |
Sadece konuşacak birini bulmayı özledim. | Open Subtitles | لقد افتقدت وجود شخصاً ما لأتحدث إليه فحسب |
konuşacak birini bulduğunda bana da haber ver. | Open Subtitles | اخبرني إن وجدتَ أحداً لأتحدث إليه |
konuşacak seyirciye ihtiyacım yok benim. | Open Subtitles | لا احتاج إلى جمهور لأتحدث إليه |
konuşacak birine ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | أردت شخصاً لأتحدث إليه |
Sadece konuşacak birilerini aramıştım. | Open Subtitles | كنت أبحث عن شخص لأتحدث إليه |
Onunla konuşmak için cesaretimi topluyordum. | Open Subtitles | لم تكن لدي الشجاعه لأتحدث إليه. |
Bir olay oldu. Konuşabileceğim başka kimse yok. | Open Subtitles | طرأ شيء ما ولم أجد أحد لأتحدث إليه |
Konuşabileceğim başka kimse yok. | Open Subtitles | ليس لدى شخص أخر لأتحدث إليه |