Böyle yerlerin sahibi olmanın faydası iyi insanlara iyi şeyler yapmaktır. | Open Subtitles | إنها أحد مميزات إقتناء أماكن كهذه عمل أشياء لطيفة لأشخاص لطفاء |
Kara Cuma, diğer insanlara bir şeyler almak anlamına gelmiyor muydu? | Open Subtitles | أليس يوم الجمعة الأسود مفترض أن تشتري الأشياء لأشخاص آخرين ؟ |
Farklı sektörlerden insanlarla, teknolojiye nasıl iş arkadaşı gibi davranabileceklerini konuştum. | TED | تحدثت لأشخاص من مختلف القطاعات حول كيف يعاملون التقنية كزميل عمل. |
Bakın, sizin gibi kişilere makineli satmanın iki sorunu var. | Open Subtitles | أواجه مُشكلتين عند بيع البنادق الآلية لأشخاص مثلكم |
...hayaleti ile konuşabildiğini söylediğinde bu insanların canını çok yaktı. | Open Subtitles | او شبح لها وتتكلم معها يسبب لأشخاص الكثير من الألم |
Belli insanlara, belli günlerde zamanın perdesini aralamaları için izin verir. | Open Subtitles | وبالنسبة لأشخاص معينين في أيام محددة تسمح لهم باختراق حجاب الزمن |
Ve senin de parasını ödeyen insanlara yasa dışı şeyler aldığını biliyoruz. | Open Subtitles | و نعلم أنك تشتري أشياءً غير مرخصة لأشخاص هم على استعداد للدفع، |
Ne okumayı ne de yazmayı bilen insanlara çizimleri ve mühendisliği nasıl anlatabilirsiniz? | TED | كيف تشرح الرسمات والهندسة لأشخاص ليس بإمكانهم القراءة ولا الكتابة |
İş dünyasında ise biz kazanalım diye başkalarını feda etmeye istekli insanlara bonuslar veriyoruz. | TED | في مجال الأعمال، نعطي منحا لأشخاص مستعدين للتضحية بالآخرين لعلنا نفوز. |
Ancak sağlıklı insanlara verildiğinde onların halihazırda tanıdıkları ve önemsedikleri insanlara karşı bağlı hissetme kabiliyetlerini etkiledi. | TED | ولكن عندما يُعطى لأشخاص أصحاء، فإنه في الواقع يتدخل مع قدرتهم بالشعور بالارتباط مع أشخاص يعرفونهم من قبل ويهتمون بهم. |
Ahlak, önyargı, çeşitlilik ve dahil olma gibi konular söz konusu olduğunda gerçek insanlara gerçek bedeller vardır ve bunu kabul ediyorum. | TED | عندما نأتي لمسائل مثل الأخلاقيات، التحيز، التنوع، الشمول، هناك ثمن حقيقي لأشخاص حقيقين، وأنا أتقبل ذلك. |
Ve bu arada sen diğer insanlarla çıkmaya pek hevesli görünüyordun. | Open Subtitles | وبدا كنت متحمسا جدا لأشخاص آخرين حتى الآن. |
Hayır, seni gerzek. Başka insanlarla çıkmalarından bahsediyorum. | Open Subtitles | لا أيها الأحمق، أتحدث عن مواعدتهم لأشخاص آخرين |
Öyle şeyler vardır ki ancak belirli kişilere söyleyebilirsin... müdür gibi. | Open Subtitles | هُناكَ أشياء مُعينَة عليكَ قَولُها لأشخاص مُعينين مِثلَ الآمِر |
Bay Abagnale.Maliyeyle problemleri olan kişilere kredi vermiyoruz. | Open Subtitles | سيد أباجانيل نحن غالبا لا نقرض المال لأشخاص |
Ve bunu, şimdiden projeye katkıda bulunan insanların ondan kısaca bahsettiği özet bir klip takip edecek. | TED | وهذا سيليه مقطع قصير لأشخاص ساهموا في هذا المشروع تتحدث عنه اختصار. |
Daha sonra DNA deliliyle temize çıkarılan kişilerin haksız hükümlerin yaklaşık yüzde 25'inde yalan itiraf veya ikrarlar bulunduğunu biliyoruz. | TED | ولكننا نعلم أن الاعترافات الكاذبة موجودة في ما يقرب من 25 بالمئة من الإدانات الخاطئة لأشخاص برأتهم أدلة الحمض النووي. |
Bunu 2,9 milyon yüz videosundan topladık, bizimle duygularını paylaşmaya gönüllü insanlardan ve dünyadaki 75 ülkeden. | TED | وجمعناها من 2,9 مليون فيديو وجه، لأشخاص وافقوا على مشاركة مشاعرهم معنا، ومن 75 دولة حول العالم. |
Bunun bizim, muhtemelen diğer insanlar için de önemli olduğuna onu ikna etmeyi başardım, ki o da hikayesini paylaştı. | TED | واستطعت أن اقنعه ان هذا الامر ضروري لنا وربما لأشخاص آخرين أيضاً إن هو شارك بقصته |
Ben, kompleks ve çok boyutlu, kendi hayatının merkezinde olan insanları oynamak istiyordum. | TED | كنت أريد أن أؤدي أدواراً لأشخاص معقدين ومتعددي الأبعاد، أشخاص وجدوا في مركز حياتهم هم، |
Burayı devraldığımda zaman zaman bazı adamlar gelip Rodney'nin onlara borcu olduğunu söylüyordu. | Open Subtitles | لقد كان هناك لأشخاص يأتون إلى هنا من وقت لآخر |
Benim gibi takımlarını sadece finallerde destekleyen adamlara göre değil. | Open Subtitles | ليس لأشخاص مثلي ، يكونون معجبين فقط حين فوز فريقهم |
Polisler evini basıp, malafatını tokatlayan adamların yığınla DVD'sini bulmuşlar. | Open Subtitles | داهمت الشرطة منزلة وعثروا على أكوام من الشرائط لأشخاص يسمنون |
Sizin gibiler için bu kadar anlamlı olması sadece garip. | Open Subtitles | إنه مجرّد أمر غريب مقدار ما يعنيه هذا لأشخاص كهؤلاء |
Bu da, daha çok insanın yeteneklerini kullanmasını ve para kazanmasını sağlıyor. | TED | مما يسمح لأشخاص أكثر بالاستفادة من مهاراتهم وكسب المال. |
Bana göre, bu odadaki bir sürü insan için. | Open Subtitles | مشاكل حقوق مدنيّة؟ بالنسبة لي، بالنسبة لأشخاص كثر في هذه الغرفة |
beğendiğiniz bir resim yaptığınızda onu birilerine vermekten de keyif alacaksınız ,satmaktan değil. | Open Subtitles | إذا كنت ترسم لوحةً تستمتع بها, ستستمتع بإهدائها لأشخاص آخرين ، وليس بيعها. |