Bir şeyleri değişime zorluyordum çünkü kendimi kanıtlama ve başarı ihtiyacı beni tüketmişti. | TED | كنت أجبر الأشياء على التغيير لأنني استهلكت للحاجة إلى النجاح أو لإثبات نفسي. |
Ben kendimi kanıtlama fırsatı bulamadan her takımdan kovuldum. | Open Subtitles | طردت من كل الفرق قبل أن أحظى بفرصة لإثبات نفسي |
Annem Max'i kendimi kanıtlama fırsat vermesi hatta bize yardımcı olması için ikna etti. | Open Subtitles | أمي أقنعت (ماكس) ليمنحني فرصة لإثبات نفسي ربما حتى ليساعدنا |
İyilik istemiyorum, kendimi kanıtlamak için bir şans istiyorum. | Open Subtitles | أنا لا نطلب معروفا فقط فرصة لإثبات نفسي |
kendimi kanıtlamam için son şansımdı ve başarısız olacağımı sandı. | Open Subtitles | كانت هذه فرصتي الأخيرة لإثبات نفسي وافترض هو أنني سأفشل |
Tek yapmaları gereken bana bir şans vermek kendimi kanıtlamam için hak vermekti. | Open Subtitles | من آخر؟ كان عليهم أن يعطوني فرصة فحسب، فرصة حقيقة لإثبات نفسي. |
kendimi kanıtlama şansı bu. | Open Subtitles | هذه هي فرصتي لإثبات نفسي |
kendimi kanıtlama şansı bu. | Open Subtitles | ، هذه هي فرصتي لإثبات نفسي |
Tek istediğim kendimi kanıtlamam için bir fırsat. | Open Subtitles | كل ما أريده هي الفرصة لإثبات نفسي |
kendimi kanıtlamam için bir şans verin. | Open Subtitles | امنحني فرصة لإثبات نفسي |