Onun durumunda, hayatını kurtarmak için yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum, | TED | كنت أعلم أنه لم يكن هناك ما يمكن فعله لإنقاذ حياتها. |
Umutsuzca bir hamleyle onun hayatını kurtarmak için, bıçağı göğsünden çıkartıyor. | Open Subtitles | في محاولة يائسة لإنقاذ حياتها يزيل السكينة عن صدرها |
Onun hayatını kurtarmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Oysa hayat, bir peri masalı değildi. | Open Subtitles | فعلت كل ما بوسعي لإنقاذ حياتها ولكن الحياة ليست بالجنية المسحورة |
Onun hayatını kurtaracak mutfak malzemelerini bu iş kullanmaz. | Open Subtitles | وقالت إنها لا يمكن استخدام أواني المطبخ لإنقاذ حياتها. |
Bay Stearn genç bayanın babasıyla tanıştı ümitsiz sağlık sorununu öğrendi hastanın hayatını kurtaracak kaynaklara sahipti ve harekete geçti. | Open Subtitles | التقى السيد (ستيرن) بوالد الشابة وعلم عن حالتها الطبية الميؤوس منها وكانت يملك الموارد لإنقاذ حياتها تحت تصرّفه فبادر بالتصرّف |
Ben güneş batana kadar burada kalmak zorundayım. O yüzden siz ikiniz en iyi yaptığınız şeyi yapsanız iyi olur. Elena'nın hayatını kurtarmak. | Open Subtitles | أما أنا فمُحاصر هنا حتّى المغيب، فجديرٌ بكما الاستبسال لإنقاذ حياتها. |
Şimdi, senden onun hayatı için yalvarmanı istiyorum. | Open Subtitles | الآن،أريدك.. أن تستجدي لإنقاذ حياتها |
Onun hayatını kurtarmak için tek yapman gereken bana basit bir adres vermek. | Open Subtitles | كل ما عليك أن تفعله لإنقاذ حياتها هو إعطاء عنوان بسيط. |
Bana daha önce gelseydin hayatını kurtarmak için teknolojimizi kullanabilirdik. | Open Subtitles | لو أتيتَ إليّ في وقتٍ مبكر كنا استعملنا تقنياتنا لإنقاذ حياتها |
Onun hayatını kurtarmak için az kala kendininkini feda ediyordun. | Open Subtitles | لتصرفاتكي كنتي على وشك التضحية بنفسكي لإنقاذ حياتها |
O hiçbir şey yapmamıştı! Kaçıran kişinin yoldaşına ne yaptığını gördü. Bakalım şimdi hayatını kurtarmak için ne söyleyecek? | Open Subtitles | إنها ترى ما يفعله الخاطفين في رفقائها الأن سنرى مالذي ستقوله لإنقاذ حياتها |
Nişanlım Norseman ile vuruldu ve hayatını kurtarmak için yardımın gerekiyor. | Open Subtitles | خطيبتى سممت بالنورثمان والأن أحتاج مساعدتك لإنقاذ حياتها |
Kendi hayatını kurtarmak için bile olsa 911'i aramamış. | Open Subtitles | إنها لم تتصل حتى بـ 911 لتطلب .المساعدة لإنقاذ حياتها |
Kadın savaş yüzünden tahrip olmuş bir yerinden geliyormuş ve o da kadının hayatını kurtarmak için onunla evlenmiş. | Open Subtitles | المرأة هي من البلد الذي مزقته الحرب، وتزوجها لإنقاذ حياتها. |
Dinle, biz konuştuk ve hayatını kurtarmak için önemli tedbirler almamaya karar verdik. | Open Subtitles | إسمعي.. تكلمنا سويا وإتفقنا ألا نبذل أي جهود إستثنائية لإنقاذ حياتها |
Hasta ölüyordu. hayatını kurtarmak için bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | المريضة كانت تحتضر أنا إتخذتُ قراراً لإنقاذ حياتها |
- hayatını kurtaracak kadar. | Open Subtitles | - فعلت ماعلي لإنقاذ حياتها |
- Bu onun hayatını kurtaracak olsa bile mi? | Open Subtitles | -حتي ولو كان هذا لإنقاذ حياتها . |
Ben güneş batana kadar burada kalmak zorundayım. O yüzden siz ikiniz en iyi yaptığınız şeyi yapsanız iyi olur. Elena'nın hayatını kurtarmak. | Open Subtitles | أما أنا فمُحاصر هنا حتّى المغيب فجديرٌ بكما الاستبسال لإنقاذ حياتها |