"لا أتحمل" - Translation from Arabic to Turkish

• dayanamam
• katlanamıyorum
• tahammül edemem
• kaldıramayacağımdır
• kaldıramam
• göze alamam
• kaldıramıyorum

Kalbim çok zayıf. Böyle bir şoka dayanamam!
أنا لدي قلب ضعيف و لا أتحمل صدمة مثل هذه

Eğer bir şeyleri kanıtlamak için beni incitmeyi planlıyorsan bilmeni isterim ki acıya pek fazla dayanamam.
إن كنتِ تنوين إيذائي لإثبات وجهة نظرك فاعلمي أنني لا أتحمل الألم أبداً

Ama sonra ne düşündüklerini önemsemiyorum çünkü kim olduklarına katlanamıyorum.
لكنني لا أهتم بما يفكرون لأنني لا أتحمل ماهم عليه

Çocuklarımın odaları boş bu eve artık katlanamıyorum.
لا أطيق العيش في هذا المنزل في عدم وجودك انت ولويك لا أتحمل ذلك..

Nedimelerim yakında gelir fakat bu gece onlara bakmaya tahammül edemem.
خادماتي سيكن هنا برفقتنا, لكني لا أتحمل النظر إليهن هذه الليلة.

Gerçek olansa, bu tımarhanede bir günü daha kaldıramayacağımdır.
لكن الحقيقة، لا أتحمل يوماً إضافياً واحداً في هذا عش المجانين هذا

O aptal yüzünden hakkında yazılan daha fazla kötü haberi kaldıramam.
لا أتحمل معاناة جديدة مع الإعلام بسبب ذلك الأحمق

Bunların arasına Confessor Anayı da eklemeyi göze alamam.
لا أتحمل أن أزيد أم الراهبات إلي عدد القتلي

Üzgünüm. Şu an bana verdiğin stresi daha fazla kaldıramıyorum.
أنا آسفة أنا لا أتحمل الضغط الي توقعه عليّ الآن

Lütfen senin bana kızgın olmana dayanamam
لا أتحمل فكرة كونك غاضبة مني إنك محقه يجب أن تتولي أمر النقود من الآن فصاعداً

Boğaz kesmeden, bağırsak deşmeden. Acıya dayanamam dostum.
لا نحر عنق، أو هراء الاصابة بالرصاص لا أتحمل الألم، يا رجل

Ah, seni böyle görmeye dayanamam çünkü seni çok seviyorum.
.... لا أتحمل رؤيتك هكذا لأننى أحبك كثيراً

Ah, seni böyle görmeye dayanamam çünkü seni çok seviyorum.
لا أتحمل رؤيتك هكذا لأننى أحبك كثيراً

Halkımdan birinin başının dertte olmasına dayanamam.
لا أتحمل رؤية واحدة من فتياتنا فى ورطة

Onun için çok üzülüyorum. Bir erkeğin ağladığını görmeye katlanamıyorum.
قلبي تعاطف معه لا أتحمل رؤية رجل يبكي

Onlara ayırdığı zamanına katlanamıyorum.
لا أتحمل الوقت الذى سوف يقضيه معهم

Glayöllere asla tahammül edemem. Şimdi onları kaldıracağım.
أنا لا أتحمل الجلاديوس سأتخلص منها

Bol kıçlara dayanamam ama kıç yalayıcılara tahammül edemem.
لا أتحمل أخطاء الأخرين و لا تقربهم

Gerçek olansa, bu tımarhanede bir günü daha kaldıramayacağımdır.
و في الحقيقة ، لا أتحمل يوماً إضافياً واحداً في هذا العش

Bu benim kariyerim, Judah. Hataları kaldıramam. Şimdi olmaz.
هذا عملي "جودا" و أنا لا أتحمل وقوع اخطاء

Yanımda bir çocukla dolaşmayı göze alamam.
أنا لا أتحمل أن أخذ فتيً صغيراً معي

Bazen aynı soruları duymayı kaldıramıyorum.
أحيانا, أنا فقط لا أتحمل السؤال نفسه, فاهمة؟