"لا أستطيع الذهاب" - Translation from Arabic to Turkish

    • gidemem
        
    • gelemem
        
    • gidemiyorum
        
    • gitmiyorum
        
    Sadece bu gece oraya gidemem. Onunla yüz yüze gelemem. Open Subtitles لا أستطيع الذهاب للمنزل الليلة لن أتمكن من النظر إليها
    Tahliye edemeyeceğimiz üç adamım var, yani ben de gidemem. Open Subtitles لديّ ثلاثة رجال لا يستطيعون التحرّك، لذا لا أستطيع الذهاب.
    Yanlış birşey yoktu. India benden ölesiye nefret eder. gidemem, Rhett. Open Subtitles لم يكن هناك شيء خطأ، إن إنديا تكرهني لذا لا أستطيع الذهاب
    Hayır, hayır, ayak bileğimdeki şey yüzünden gelemem ama belki gelirim ve içmem. Open Subtitles كلا، لا أستطيع الذهاب بسبب سوار الكاحل أو ربما يمكنني الذهاب وعدم الشرب
    Sizin yüzünden gidemiyorum. Open Subtitles لا أستطيع الذهاب للحي الصيني بسببكم انتم الاثنين
    Polise gidemem. En azından henüz olmaz. Open Subtitles لا أستطيع الذهاب إلى البوليس على الأقل ليس الآن
    - Ben gidemem. - Gelirsin, Ben götüreceğim seni. Open Subtitles ـ لا أستطيع الذهاب ـ بالتأكيد تستطيعين ، سآخذك
    -Hayır, lütfen, eve gidemem. -Bu senin suçun değil. Open Subtitles ـ لا؛ من فضلك؛ أنا لا أستطيع الذهاب إلى البيت ـ هو لا إنعكاس عليك
    Durun, durun, Havaalanına gidemem. Çok uzak. Open Subtitles أنتظر أنتظر, لا أستطيع الذهاب إلى المطار إنه بعيد جدا
    Golfe gidemem. -Dur. Okuyorum onu. Open Subtitles أوه، يا رجل، يبدو ذلك عظيما، لكني لا أستطيع لا أستطيع الذهاب للعب الغولف
    Gelmelisin Fransa'ya gidemem Open Subtitles ــ يجب عليك أن تأتي ــ لا أستطيع الذهاب إلى فرنسا
    Ailelerin yanına bu parayla gidemem. Open Subtitles لا أستطيع الذهاب للعائلات بهذا انتظر ، ماذا ؟
    Kol düğmelerimi bulana kadar gidemem. Open Subtitles لا أستطيع الذهاب إلا عندما أجد زريّ كمّيّ.
    Hayır, gidemem. O akşam burada olmayacağım. Open Subtitles لا , لا أستطيع الذهاب أنا لن أكون في الجوار تلك الليلة
    Şimdilik gidemem ve yılın kalanında. Open Subtitles انا لا أستطيع الذهاب الآن ولبقية هذه السنة.
    - Hayır, gidemem! - Peki, bunun gibi bir elbiseyle olmaz. Open Subtitles لا , لا أستطيع الذهاب ليس وأنت بتلك الثياب بالتأكيد.
    Ben gelemem. Randevum var. Aslında iki randevum var. Open Subtitles لا أستطيع الذهاب , لدي ميعاد فى الحقيقة لدي ميعادين
    Bahsettiğiniz aciliyeti anlıyorum ama okula gelemem. Open Subtitles , أقدر لك إشارتك للموضوع لكن لا أستطيع الذهاب للمدرسة
    Taze sebzeden çok, taze acı oldu. Artık oraya pek gidemiyorum. Open Subtitles هو ألم طازج أكثر منه خضاراً طازجاً، لا أستطيع الذهاب إلى هناك
    Finansal yardımımı reddettiler, bu da demek ki gidemiyorum. Open Subtitles ،رفضوا مساعدتي مادياً مما يعني بأنني لا أستطيع الذهاب
    Seninle Rio'ya gitmiyorum, Darryl. Open Subtitles لا أستطيع الذهاب معك إلى ريو ، داريل

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more