Benimle ilgili öğrenmen gereken en önemli şey, Michael McBride ben pek endişelenmem. | Open Subtitles | شي واحد ستتعلمه مني مايكل ماكبرايد أنا لا أقلق |
Tehlikede olmayacağını ve bunun rutin bir iş gezisi olduğunu söylersen endişelenmem. | Open Subtitles | أخبرني فقط أنّك لن تكون في خطر و أنّها مجرّد رحلة عمل روتينية و أن لا أقلق |
Bayan Donata, benim için büyük planlarının olduğunu ve endişelenmememi söyledi. | Open Subtitles | السيدة دوناتا قالت لي أنها لديها خطط كبيرة من اجلي وأن لا أقلق |
sakın bana başımı çevirdiğimde devrildiğin için endişelenmememi söyleme. | Open Subtitles | لا تخبرني أن لا أقلق بينما وفي المرة الوحيدة التي ابتعد فيها عنك, تنهار. |
"endişelenme." dedi. Catherine'in güvende olduğundan emindi. | TED | حينها اخبرني بأن لا أقلق فكاثرين لابد أن تكون بخير |
- Ben olsam endişelenmezdim. Devamlı bu tür şeyleri uydurur ve çok ender haklı çıkar. | Open Subtitles | أنا لا أقلق بخصوص هذا الشأن دائماً ما تخترع أشياء كهذه |
Ben endişelenmeyeyim diye bunları söylüyorsun. | Open Subtitles | لا ، أنت تقول هذا فقط لكي لا أقلق |
"Onlar"dan endişelenmiyorum. "Biz"den endişeleniyorum. | Open Subtitles | "أنا لا أقلق "بخصوصهم "أنا فقط أقلق "بخصوصنا |
Onların ne olacakları hakkında endişelenmem gerekmez. | Open Subtitles | أنا لا أقلق لما سوف يصبحون عليه |
Eğer geç saatlere kadar çalışması gerekiyorsa telefon edip o gece orada kalacağını endişelenmem için bildirirdi. | Open Subtitles | إن كان عليه البقاء لوقت متأخر من أجل تسوية مشكلة ما أو كما تعلمون , فإنه يقوم بمهاتفتي و إعلامي بأنه سيمضي الليلة هناك و ذلك كي لا أقلق عليه |
Yani neden daha az endişelenmem gerektiğini söyle. | Open Subtitles | {\pos(194,215)}لذا أخبريني لمَ لا أقلق |
Çok korkmuştum ama bana endişelenmememi söylediler. | Open Subtitles | كنت خائف جدا , لكنهما أخبراني بأن لا أقلق |
endişelenmememi söylediğini biliyorum ama sürekli bir şeyler bulmaya çalışıyor. | Open Subtitles | أعلم أنك قلتي أن لا أقلق لكنها تتجسس في جميع الارجاء |
endişelenmememi çünkü ölmeyeceğini söyledin! | Open Subtitles | أخبرتنى أن لا أقلق لأنك لن تحاول قتل نفسك للآن |
Çok mutlu olduğunda, iblisleştiğini biliyor. Bu yüzden bana endişelenme deme. | Open Subtitles | إنه يصل للسعادة المثالية فيتحول لشرير, لا تقول لى أن لا أقلق |
Kelly, bana endişelenme deme. | Open Subtitles | "كيلي"، لا تقولى لي أنا لا أقلق |
O kadar endişelenmezdim Jenny. Hadi oradan! Ajansım bir tişört giymelisin diyor. | Open Subtitles | لا أقلق على هذا كثيراَ " جيني " ربما على العملاء ارتداء قميص خاص |
Bu konuda endişelenmezdim. | Open Subtitles | حسناً, هذا... أنا لا أقلق بشأن هذا. |
Ara beni de endişelenmeyeyim. | Open Subtitles | أتصلي حتى لا أقلق |
Biliyorsun,Peter kör olduğundan beri görünüşüm hakkında pek te endişelenmiyorum. | Open Subtitles | أتعلم ، منذ (بيتر) أصبح أعمى إنها في الحقيقة كان نوعاً من اللطف أن لا أقلق بشأن مظهري |
Onun için endişelenmiyorum. | Open Subtitles | لا أقلق عليها |