Bu yüzden "Ben bu gece çorba istiyorum" cümlesi, "Çorba gece ben bu istiyorum" gibi Anlamsız bir cümleden farklıdır. | TED | ولهذا فإن جملة مثل: "أريد حساء الليلة". مختلفة عن جملة مثل "حساء أريد أنا الليلة" وهذه الجملة لا معنى لها. |
Ve insanlarımızın çoğu Anlamsız bir savaş için ölmediler. | Open Subtitles | و أن العديد من أفراد شعبنا ماتوا و هم يخوضون حربا لا معنى لها |
Örgütün harekete geçemediği müddetçe yaptığım hiçbir listenin bir anlamı yok. | Open Subtitles | أي قائمة أضعها لا معنى لها ، مالم تتحرك المنظمة بموجبها |
Ben bir sanatçı olmak istiyorum zaten, okulun benim için bir anlamı yok. | Open Subtitles | أريد أن أكون فنانة على أي حال لذا المدرسة لا معنى لها أساسا بالنسبة لي |
Vatandaşlık görevi olarak sadece oy verme düşüncesi pek bir anlam ifade etmiyor artık. | TED | فكرة أن التصويت هو النشاط الوحيد في المواطنة لا معنى لها بعد الآن. |
Koleksiyonumun kendisi gibi, mantıksız bir tasnif şekli. | Open Subtitles | ووفق التصنيفات العشوائية العشوائية لا معنى لها |
Major Kururugi, bu Anlamsız bir fedakarlık değil! | Open Subtitles | أيها الرائد كوروروجي هذه ليست بتضحية لا معنى لها |
Mucizeler tanımları itibariyle anlamsızdır. | Open Subtitles | المعجزات حسب تعريفها، لا معنى لها |
Profesyonel olarak, genellikle kendi başlarına bir anlam ifade etmeyen şeylere bir anlam yüklemeye çalışırım. | TED | مهنياً، أحاول أن أكوّن معنى غالباً للألاشياء التي لا معنى لها أو معناها غير واضح. |
Birkaç heyecanlı serserinin bir gelecekleri olmadığını bilmeden ahmakça, kaçışı mümkün olmayan bu kasabadaki Anlamsız bir maç için gösterdikleri mücadele. | Open Subtitles | ثلة من المفرطي الحماسة حمقى ما يكفي لمعرفة أن لهم مستقبل يناضلون في معركة لا معنى لها |
Şu anda Anlamsız bir oyunu düşünecek değilim. | Open Subtitles | أنا لن أذهب أيضاً لايمكني التفكير في لعب مباراة لا معنى لها الأن |
Kıymet verdiğimiz şeyleri Anlamsız bir şekilde daha çok şişko ve daha az çekici yapmak adına şeker ve çikolata vererek kendi devletine başkaldırdığı için halk tarafından başı kesilmiş bir adam. | Open Subtitles | رجل معروف عامتا أنه مقطوع الرأس عرف حكومته، بواسطة تبادل الحلويات والشوكولاتة بتقديمها إلى الكائنات التي لا معنى لها |
Motelimin önünde yapılmış Anlamsız bir konuşmadan daha önemli bir şey, değil mi? | Open Subtitles | أعني، إعتماداً على شيء ما أكثر من مجرّد محادثة لا معنى لها خارج نزلي وأمام حديقتي، صحيح؟ |
Tüm bu konuşmaların bir anlamı yok. | Open Subtitles | هذه المحادثة بأكملها لا معنى لها |
Benim için renk sözcüğünün bir anlamı yok. | Open Subtitles | "بالنسبة إليّ كلمة "لون لا معنى لها لديّ |
Işığın Tanrısı'nın gözünde o yaraların bir anlamı yok. | Open Subtitles | تلك الندوب لا معنى لها لدى إله النور |
Aptal ölümlü oyuncaklarının benim için bir anlamı yok. | Open Subtitles | ألعابك الفانية الغبية لا معنى لها |
Artık bir anlamı yok. | Open Subtitles | لا معنى لها الآن. |
Atalarımızın uğruna savaştığı siyasi bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık olmadan bir anlam ifade etmiyor. | TED | الحرية السياسية التي من أجلها حارب أسلافنا لا معنى لها من دون الحرية الاقتصادية. |
Carlos beni korkutuyor. Yaşamak ona bir anlam ifade etmiyor. | Open Subtitles | (كارلوس) يصيبني بالذعر الحياة لا معنى لها في قاموسه |
Terapistlik yaparken birinin hikayesi mantıksız gelirse yalan söylediğini anlardım. | Open Subtitles | اترين، عندما كنت معالجة تعلمت بأنه عنندما يروي شخص ما قصةً لا معنى لها ذلك معناه انهم يكذبون |
Bu günlerde yapılan, bu anlamsız fiziksel temaslar mide bulandırıcı. | Open Subtitles | إنه مقزز كمية المقابلات الجسدية التي لا معنى لها. ذلك يحدث هذه الأيام. |
Halefi olmadan şefin hayatı anlamsızdır. | Open Subtitles | بدون خليفة حياته لا معنى لها |