"لا يجب عليك ان" - Translation from Arabic to Turkish

• zorunda değilsin
• zorunda değilsiniz
• gerekmez
• gerekmiyor
• kontrol etmene gerek

Tamam. Şey, baba olmak zorunda değilsin. Kimse senden baba olmanı istemiyor.
حسنا لا يجب عليك ان تكون اب لم يطلب احدا منك هذا

Bana, onun gibi 'Bay Monaldi' diye hitap etmek zorunda değilsin.
يطيب لى جدا مقابلتك , ولكن لا يجب عليك ان تنادينى بالسيد مونالدى كما قال هو

Hey, biliyor musun, artık bunu yapmak zorunda değilsin.
حسنا انت تعلم حسنا انت لا يجب عليك ان تلعب الشطرنج بعد الان

Ve sağ köşede , hiç birşey hesaplamak zorunda değilsiniz.
وفي الزاوية السفلى اليمنى لا يجب عليك ان تحسب كل شيء

Arka tarafında bir tulumba vardır, yani su için endişelenmeniz gerekmez.
توجد مضخه في الخلف, لا يجب عليك ان تقلق حول الماء

Çünkü web sitemi kullanman için benim görüşlerimi paylaşman gerekmiyor.
لأنه لا يجب عليك ان تشاركنى فلسفتى لتستخدم موقعى الالكترونى

Henry, her beş dakikada bir arayıp beni kontrol etmene gerek yok, tamam mı?
-هنري" لا يجب عليك ان تتصل" -لتسأل عني كل 5 دقائق

Böyle içmek zorunda değilsin. Böyle içebilirsin.
لذلك لا يجب عليك ان تشرب كذلك بعد الآن يمكنك ان تشرب هكذا

- Hiçbir şey söylemek zorunda değilsin. - Hayır, savunma yapmayacağım.
لا يجب عليك ان تقوم بإلتماس او تقول ذريعة استئناف, لا يجب ان تقول اي كلمة

Hikaye uydurmak zorunda değilsin. Beni görmek istiyorsan sor yeter. Gerçekten.
تعلمين لا يجب عليك ان تخترعي القصص لكي تريني لا يجب عليك فعل ذلك

İstemiyorsan, bunu yapmak zorunda değilsin.
لا يجب عليك ان تفعلي هذا ان لم تكوني تريدينه

Benden hazzetmek zorunda değilsin ama şu anda bu işi yapacak başka kimse yok.
الان,انت لا يجب عليك ان تعجب بى, لكن الان,لا يوجد احد اخر لعمل هذا العمل.

İstemiyorsan cevap vermek zorunda değilsin.
لا يجب عليك ان تجيبي على ذلك ان كنتي لا تريدين ذلك

Gitmen gerekiyorsa gidebilirsin. Benim için beklemek zorunda değilsin.
تستطيعين الذهاب إن أردتي لا يجب عليك ان تنتظريني.

Peder seni nerede bulacağımı söyledi. Bunu yapmak zorunda değilsin.
الأب ويسكوف أخبرني أين أجدك لا يجب عليك ان تفعل هذا

Franky'nin sana söylediği her haltı yapmak zorunda değilsin.
لا يجب عليك ان تفعلي كل ما تأمرك به فرانكي

Dinle, Hils. Onunla evlenmek zorunda değilsin.
اسمعى يا هيلز, لا يجب عليك ان تتزوّجية

Ve bir daha buraya gelmek zorunda değilsin.
لا يجب عليك ان تأتي إلى هنا مجدداً

Kendini öldürmek zorunda değilsin tatlım.
لا يجب عليك ان تقتل نفسك يا عزيزى

bir sorununuz olursa, bunu rakibinizle tartışmak zorunda değilsiniz.
اذا كان لديك مشكلة لا يجب عليك ان تناقشها مع خصمك

Hayır, Hannah olmak zorunda değilsiniz ama şu anda nerede olduğunu ve eğer yapabilirseniz onun bakış açısına göre kendini nasıl tanımladığını hayal etmenizi istiyorum.
لا يجب عليك ان تكون هانا بحد ذاتها لكن اريدك ان تتخيل اين هى الان

Bu seferkine katılman gerekmez.
يمكنك ان تذهب الى اي مكان,لا يجب عليك ان تخوض هذه العملية

Benim yanında gergin olman gerekmiyor gerçi.
لا يجب عليك ان تكون متوترًا بالقرب مني

Biliyor musun, her gün beni kontrol etmene gerek yok.
اتعلم, لا يجب عليك ان ترا احوالي كل يوم