yapacak bir çok işim var ve eminim ki senin de vardır. | Open Subtitles | أنا عندي الكثير من العمل وأنا متأكّد ان عندك أيضا الكثير لتفعله |
Beni durdurmaya çalışma. Sadece yapacak gücü bulamadığın şeyi yapıyorum. | Open Subtitles | لا تحاول ايقافى انا افعل ما ليس لديك الشجاعة لتفعله |
yapacak daha iyi bir işin yok mu, ...mesela kıçına dövme yaptırmak? | Open Subtitles | ماذا قلت للتو؟ ليس لديك شيئاً أفضل لتفعله مثل أن توشمي مؤخرتك؟ |
İyice ararsam belki senin yapabileceğin bir iş bulabilirim. | Open Subtitles | ، إذا بحثتُ في الجوار بجدية ربما أجد لك شيئاً لتفعله |
Eğer bununla ilgili kanıt bulsaydın, bundan sonra ne yapardın? | Open Subtitles | إذا عثرت على ذلك الدليل ما الذي كنت لتفعله تالياً؟ |
Söyleyecek bir şey olmayabilir.. ...ama kesinlikle yapılacak çok şey var. | Open Subtitles | قد لا يكون هناك المزيد لتقوله لكنْ بالتأكيد هناك المزيد لتفعله |
Peki eski halin başka neler yapardı? | Open Subtitles | حتي يمكنني النظر إلي هاتين العينان الجميلتان وماذا أيضاً كانت لتفعله شخصيتك القديمة ؟ |
Çocukla oynamaktan daha iyi yapacak bişeyin yok mu ? | Open Subtitles | اليس لديك اي شيئ لتفعله غير اللعب مع الاطفال ؟ |
Bu yüzden otobüs gelene kadar yapacak başka bir şey bulabilir misin? | Open Subtitles | لذا إن كنت تستطيع أن تجد شيئاً آخر لتفعله حتى يأتي الباص؟ |
Galiba içeride vücut çalışmak dışında yapacak pek bir şey yok. | Open Subtitles | لكني أعتقد أنه لا يوجد الكثير لتفعله بالداخل غير ضرب الحديد |
Miadını doldurdun. Senin için ölmekten başka yapacak bir şey kalmadı. | Open Subtitles | لقد تجاوزت مرحلة فائدتك لم يبق لك شيء لتفعله سوى الموت |
yapacak bir şey yok, at yarışı oynuyorum. | Open Subtitles | لم يعد لديك شيء لتفعله سوى الجلوس هنا وتخدير الجياد |
Seni yalnız bıraksam iyi olacak. yapacak çok işin olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعتقد أننى سأدعك تذهب الآن لابد أن عليك الكثير لتفعله |
Şu an bununla ilgili yapabileceğin bir şey yok öyleyse neden oturup rahatlamıyorsun? | Open Subtitles | ليس بوسعك شيء لتفعله الآن، إذن اجلس واسترخي |
Şu an bununla ilgili yapabileceğin bir şey yok öyleyse neden oturup rahatlamıyorsun? | Open Subtitles | ليس بوسعك شيء لتفعله الآن، إذن اجلس واسترخي |
Başka bir şey yapacak olsan, yapardın. | Open Subtitles | وأنت، أيضا، إذا إستطعت التفكير في شيئ آخر لتفعله. |
Charlie, aslında yapılacak doğru şeyin ne olduğunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | تشارلي , انك تعلم في قلبك عن الشيء الصحيح لتفعله |
O zaman burada bayağı işin var. İç yaralanmalar olduğundan şüpheleniyorum. | Open Subtitles | حسنا، إذا لديك الكثير لتفعله هنا. أنا قلقة بشأن الإصابات الداخلية. |
Bunu ne çocuğuna ne de bize yapardı. | Open Subtitles | لم تكن لتفعل هذا بولدها وما كانت لتفعله بنا |
Bir işi çıktı ve benim almamı istedi. | Open Subtitles | لديها شيء لتفعله لذا طلبت مني أن آتي وأحضره |
Ve sana birşeyi yap dediğimde o şeyi yapacaksın, | Open Subtitles | وعندما أطلب منك شيءً لتفعله فيجب أن تفعله |
Eğer kalkacaksan ya da yatacaksan, ne yapmak zorundasın? | Open Subtitles | حتى لو كنت نائماً أو مستيقظ ماذا لديك لتفعله ؟ |
İngiltere'de kalabilirdin. Eminim orada yapacağın çok daha fazla şey vardır. | Open Subtitles | كان بإمكانك البقاء في إنجلترا أنا واثقة أن هناك الكثير لتفعله |
Sen de, eminim yapman gereken bir sürü iş vardır. | Open Subtitles | أنت، أيضاً. أَنا متأكّدة بأَنه لديك أطنان من العمل لتفعله |
Size ne olacağını söylediği zaman yapabileceğiniz hiçbir şey olmaz. | Open Subtitles | ،بل يخبرك فقط بما سيحصل .ولا يوجد شيئ لتفعله حيال ذلك |
Öyle veya değil. Zamanın onunla fazla ilgisi yok. | Open Subtitles | إما انها أو لا لا تملك الوقت الكثير لتفعله حيال ذلك |
Bu yüzden oraya gidip onun yapacağı şeyi yapın. | Open Subtitles | لذا. اذهبوا الى الخارج وافعلوا ما كانت لتفعله. |
Yapması gereken önemli bir şey olduğunu söyledi. | Open Subtitles | ذلك لمْ يكن من طبيعتها. قالت أنّه كان لديها شيء مُهمّ لتفعله. |