Bizim türümüzde, erk sahibi erkekler gerçekliği tanımlar ve diğer herkesi bu gerçekliği kabul etmeye ve kurallara uymaya zorlarlar. | TED | في جنسنا البشري، الرجل الألفا هو الذي يقرر واقعنا ويأمر البقية لتقبل الواقع واتباع القوانين. |
Bunu kabul etmeye hazır. | Open Subtitles | ليس فتاً سيئاً، إنه مختلف وحسب، وهو مستعد لتقبل هذا |
Ama eğer Tanrı onu yanına almak isterse, bunu kabullenmeye hazır olmalıyız, anlıyor musunuz? | Open Subtitles | لكن لو أراد الله أخذه، فعلينا الإستعداد لتقبل ذلك، مفهوم؟ |
Karım Helena yaşlandığını kabullenmeye başlayınca bu saçmalığı kabul etmeye hazır olmadığımı fark ettim. | Open Subtitles | ما حصل انه زوجتي هيلين قد سمحت لنفسها ان تصبح عجوزاً و انا لم اكن مستعداً لتقبل تلك اللامنطقية |
Başta pişman olmuştum ama sonradan kendimi kabullenmek için bunu yapmam gerektiğini anladım. | Open Subtitles | وفي بادئ الأمر، ندمت على هذا عندئذٍ أدركت إن كان هذا مايتطلبه الأمر لتقبل حقيقتي |
Birbirinizi kabullenme yetersizliğinizden bahsediyorsunuz. | Open Subtitles | أنتما في الحقيقة تتحدثان عن عدم قدرتكما لتقبل بعضكما الآخر |
Ama çok azı bu hataları kabullenebilme gücüne sahipler, onları öylesine bir sevgiyle örttün ki, artık hata değillerdi. | Open Subtitles | و لكن القليل منهم لديهم الشجاعه لتقبل هذه الأخطاء و منح هذا المقدار من الحب حتى يتلاشى الخطأ |
Kaybolmuştum, ama, Sayın Yargıç, bugün karşınızda duruyorum, sizin gerekli gördüğünüz her cezayı kabul etmeye hazırım. | Open Subtitles | كنت ضائعة، لكن يا حضرة القاضي أنا أقف أمامك هنا اليوم مستعدة لتقبل أي عقوبة تظنين أنها ضرورية |
Ve başka bir kavramsal önyargı da var ki, ben buna onay yargısı diyeceğim. İnançlarımızı onaylayan bilgileri kabul etmeye meyilliyizdir ancak inançlarımızla çatışan bilgileri reddederiz. | TED | و هناك تحيز معرفي آخر سأسميه تحيزا اثباتيا، نحن نميل لتقبل المعلومات التي تثبت معتقداتنا و نرفض المعلومات التي نخالف معتقداتنا. |
Bunu kabul etmeye hazırsan, sana şunu önerebilirim ki... | Open Subtitles | اذا كنت مستعدا لتقبل هذا فانا اقترح ان |
Sandığımız şeyi değil de gerçeği kabul etmeye razı oldukça... | Open Subtitles | كلما كنّا مستعدين أكثر لتقبل الحقيقة... وليس ماكنّا نظنّه... |
Sadece artık bir evim olmadığı gerçeğini kabullenmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | إني فحسب وصلت لتقبل حقيقة أني لم أعد أملك وطنا بعد الآن |
Olabilecek her şeyi kabullenmeye hazırım. | Open Subtitles | أنا مستعدة لتقبل كل ما قد يحدث |
Bunu kabullenmeye hazır değilim. | Open Subtitles | لست مستعدة لتقبل هذا. |
Bu takımın başına gelecek hertürlü kaderi kabullenmek için. | Open Subtitles | لتقبل مهما يحدث لهذا الفريق اليوم |
Onun gibi harika bir savaşçının sıradan bir hırsız tarafından öldürüldüğünü kabullenmek zaman aldı. | Open Subtitles | إستغرقنى بعض الوقت لتقبل ذلك... كيف لمحارب عظيم مثله أن يلقى حتفه على يد لص |
(Gülüşmeler) Bu hepimiz için farklı ve bunu kabullenmek gerçekten önemli. | TED | (ضحك) إن الأمر يختلفُ لجميعنا، إن الأمر مهم جدًا في الحقيقة لتقبل ذلك. |
Bunu kabullenme zamanı geldi, Marianne, değil mi? Üzgünüm. Dr. Crane. | Open Subtitles | اليس هذا الوقت لتقبل هذه الحقيقة؟ |
Roger buna huzur esintisi derdi bir şey içime aktı ve kabullenme zamanı geldiğini anladım. | Open Subtitles | (روجر) كان يدعوه برياح السلام نوعًا ما تدفق فوق و علمتَ ان الوقت حان لتقبل هذا. |
Ama çok azı bu hataları kabullenebilme gücüne sahipler, onları öylesine bir sevgiyle örttün ki, artık hata değillerdi. | Open Subtitles | و لكن القليل منهم لديهم الشجاعه لتقبل هذه الأخطاء و منح هذا المقدار من الحب حتى يتلاشى الخطأ |