Ve gerçekten umuyorum ki bütün enerjimizi, yeteneğimizi ve bütün etkimizi bu sorunu çözmek için çoğaltırız. | TED | وأتمنى فعلا ، أن نضاعف طاقاتنا جميعها، كل مهاراتنا ، وكل تأثيرنا ونفوذنا ، لحل هذه المشكلة. |
bu sorunu çözmek için, kendi kendini onaran materyaller üzerine düşündük. | TED | لحل هذه المشكلة فكرنا في مادة ذاتية المعالجة |
Fırsat verilse bu sorunu çözmek için anlayış geliştirme ve belki geleceği düşünme yetenekleri vardır. | TED | لكن، إذا أتيحت لهم الفرصة، سيكون لديهم لتعزيز بصيرتهم وربما يستنيرون بأفكار كافية لحل هذه المشكلة. |
Bu işi çözmenin tek yolu para. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لحل هذه المشكلة هي المال. |
Bu işi çözmenin tek bir yolu var. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة لحل هذه المشكلة |
bu sorunu çözmek için, Teal'c'i geri getirebilmek için, beraber çalışabilirler, ayrılan zaman içerisinde. | Open Subtitles | ربما يمكنهم العمل سويا لحل هذه المشكلة,لإعادة تيلك في الوقت المخصص |
bu sorunu çözmek için seni öldürmekten başka bir yol buldum. | Open Subtitles | أكتشفت طريقة لحل هذه المشكلة بدون إضطراري لقتلك |
bu sorunu çözmek için Benjamin Franklin "double spectacle" adını verdiği şeyi buldu. | TED | لحل هذه المشكلة اخترع بنجامين فرانكلين ما نسميه "النظارات المزدوجة." |
Şöyle düşündüğünüze eminim: ''Ne kinetik kaldırım taşlarımız var ne de uçan tekerlekli sandalyemiz, bu sorunu çözmek için bugünün teknolojisiyle ne yapabiliriz?'' | TED | الآن، أراهن انكم أيضاً تفكرون: "نحن مازلنا لا نمتلك تلك الحصى المُلتقطة للطاقة الحركية أو الكراسي الحوامة، اذاً ما الذي نستطيع القيام به لحل هذه المشكلة مع تكنلوجيا اليوم؟" |