Ve bana, Gana'da yeterince yiyecek yemekleri olduğunu, ABD'ye isteyerek geldiklerine dair güvence ettiler. | TED | وأكدوا لي بأنه كان لديهم ما يكفي من الطعام في غانا وجاؤوا إلى الولايات المتحدة بملء إرادتهم. |
Büyük ihtimalle yapımında kullanılan maddenin yeterince metal içermemesinden dolayı. | Open Subtitles | ربما لأن المواد التي كان أدلى بها ل لم يكن لديهم ما يكفي من المعادن في ذلك. |
Elektrik gidince dışarıdaki dünyaya ulaşmak imkansız diye korkmuşlardı yeterince. | Open Subtitles | لديهم ما يكفي من الرعب من أنقطاع الطاقة وليس لديهم طريقة لبلوغ الطرف الأخر من العالم |
Dava açmaya yetecek kanıtları yok. Daha cinayet nedeni bulamadılar ama... | Open Subtitles | ليس لديهم ما يكفي لجعلها قضية, ليس لديهم دافع بعد, ولكن... |
Bu yeni Amerikan rüyası. Dışarıda bunun için her miktarı ödeyebilecek zenginler var. | Open Subtitles | و هناك أغنياء في الخارج لديهم ما يكفي ليدفعوا ثمن ذلك |
Anladığıma göre seni suçlayacak kadar yeterli delilleri yok. | Open Subtitles | ما أفهمه أنهم ليس لديهم ما يكفي لإتهامك بشئ |
Toplu saldırı için ellerinde yeterince olduğunu kim söylüyor? | Open Subtitles | من يدري ربما لديهم ما يكفي لتنفيذ هجوم واسع؟ |
Mekanın sahipleri yeterince naneli peçeteleri olmadığını söylediler. | Open Subtitles | قالوا انه ليس لديهم ما يكفي من مناديل النعناع |
Ve neden pompa yaptıklarını O yere yeterince güç ver | Open Subtitles | ولهذا لديهم ما يكفي من القوة في ذلك المكان |
Kanıtlanmış bir hareket planımız ve büyük hayallerle savaşmaya hazır yeterince cesur kefalet karşıtlarımız var, ne kadar sürerse, her seferinde bir kefalet ta ki gerçek özgürlük ve eşit adalet Amerika'nın bir gerçeği olana kadar. | TED | لدينا نموذج مُجرب، خطة عمل، وشبكة متنامية من مُسقطي الكفالة، الذين لديهم ما يكفي من الجرأة ليحلموا أحلامًا كبيرة ويقاتلوا بقوة، كفالة واحدة في المرة، مهما طال الوقت، حتى تتحقق الحرية الحقيقة والعدالة المتساوية في أمريكا. |
Ve ne olacağına dair bir rüyaları vardır ama kendileri için yeterince yiyecek olmadıklarının farkında değiller. | Open Subtitles | وكان لديهم حلم ما سوف يكون عليه ... لكنهم لم بلاحظوا أن ليس لديهم ما يكفي من الغذاء لأنفسهم. |
Zaten yeterince toprakları yok mu? | Open Subtitles | لم يكن لديهم ما يكفي من الأراضي فعلا. |
-Eski sevgilinle yatman için yeterince mesafen yok. | Open Subtitles | كنت دون وأبوس]؛ ر لديهم ما يكفي من المسافة لممارسة الجنس مع السابقين الخاص بك. |
O halde, on beş sentlik benzin almaya yetecek kadar paran var, sosis adam. | Open Subtitles | حتى ذلك الحين اعتقد انك لديهم ما يكفي للحصول على، اه، خمسة عشر سنتا قيمة من الغاز وينر الرجل. |
İçeride tutmaya yetecek delilleri yokmuş. Haklısın. Ben de müdahil olsam iyi olacak. | Open Subtitles | لم يكن لديهم ما يكفي لإحتجازه , كنت محقاً أعتقد أن نفوذ عائلته تدخل بهذا |
Belki insanlar daha acınacak hâldedirler çünkü kendilerini doğal olaylara karşı savunabilmeye yetecek kadar idrak kabiliyetleri mevcut. | Open Subtitles | ربما يكون البشر هم الأكثر اثارة للأسف لأن لديهم ما يكفي من الاحساس لكي يدافعوا عن أنفسهم ضد قوى الطبيعة |
Dışarıda bunun için her miktarı ödeyebilecek zenginler var. | Open Subtitles | و هناك أغنياء في الخارج لديهم ما يكفي ليدفعوا ثمن ذلك |
Mahkeme için yeterli delilleri yok. | Open Subtitles | ليس لديهم ما يكفي ضدهم في الحكمة. |