Okumaya, düşünmeye ve satranç oynamaya bolca zamanım var. | Open Subtitles | لديّ وقت للقراءة والتّفكير ولعب الشطرنج. |
Bu aralar, oldukça boş zamanım var. Selam, Susan. Selam, Katherine. | Open Subtitles | حسناً ، لديّ وقت فراغ كثير هذه الأيام "مرحباً ، "سوزان "مرحباً ، "كاثرين كيف .. |
Özür dilerim Ajan Mackelway fazla zamanım yok, okul aile birliği günündeyim. | Open Subtitles | أنا آسف ليس لديّ وقت كثير, الوكيل ماكيلواي, لكنه يومي .. ؟ |
Şu Pancho Villa menüyü getirene kadar bir sürü vaktim var. | Open Subtitles | تفضلي. لديّ وقت أضيعه بينما أنتظر ذلك الزعيم المكسيكي ليحضر القائمة |
Öğrencinin biriyle. Bu saçmalıklara ayıracak vaktim yok. | Open Subtitles | بواسطة طالب، اسمع ليس لديّ وقت لهذه الترهات.. |
Cidden bunun için zamanım yok. Taksimetre çalışıyor ve okulu tekrar asamam. | Open Subtitles | حقاً ليس لديّ وقت لهذا، العدّاد يعمل ولا يمكنني تفويت المدرسة مجدداً |
Bunu okumaya vaktim yok, yoksa buradan sürükleneceğim. | TED | ليس لديّ وقت لقراءة هذا، لأنه سيتم إنتزاعي من هنا. |
Hayır! Hayır! Hasta çocuklara ayıracak zamanım yok! | Open Subtitles | لا ، لا ، لا ليس لديّ وقت للأطفال المرضى! |
- Biraz düşüneyim daha zamanım var. | Open Subtitles | دعني أفكر بالأمر، ما زال لديّ وقت |
Soru soracak zamanım var mı? | Open Subtitles | هل لديّ وقت لطرح سؤال؟ |
Otur dostum. zamanım var. | Open Subtitles | إجلس يا رجل، لديّ وقت |
sana soracak birkaç sorum vardı ama bunun için zamanım yok. | Open Subtitles | لديّ الكثر من الأسئلة لأسألك، لكن ليس لديّ وقت. |
Bunun için zamanım yok. Bir çocuğun hayatı tehlikede. | Open Subtitles | ليس لديّ وقت لذلك، أيّها القائد هناك حياة طفل بخطر. |
Kazanmak için vaktim var. Bu şey bir sonraki sefere kadar olmaz, değil mi? | Open Subtitles | حسنًا، لديّ وقت لأكسب المال، ولا يمكن لهذا أن يحدث حتى موعد البعثة الحادية عشر، صحيح؟ |
11'e ceyrek kalaya kadar vaktim var. | Open Subtitles | لديّ وقت حتّى الحادية عشر إلاّ ربع |
11'e çeyrek kalaya kadar vaktim var. | Open Subtitles | لديّ وقت حتّى الحادية عشر إلاّ ربع |
Yeni arkadaşlara ayıracak vaktim yok. İşim başımdan aşkın. | Open Subtitles | اسمع، ليس لديّ وقت لأصدقاء جدد فلديّ ما يكفيني من المشاغل |
O yüzden sizin saçma oyunlarınıza ayıracak vaktim yok. | Open Subtitles | لذا ليس لديّ وقت لكما و لمشاكلكما الدرامية |
Beni yemeğe çıkarmak istedi ama onun için zamanım olmadı. | Open Subtitles | أراد أن يأخذنـي لتنـاول العشـاء ولم يكـن لديّ وقت لـه |
Yolumdan çekil, Hayden. Saçmalıklarına ayıracak zamanım yok. | Open Subtitles | ابتعدي عن طريقي يا (هيدن)، ليس لديّ وقت لهرائكِ هذا! |
Sen ve Amy öpüşürken yemeğimi bitirecek zamanım oldu. | Open Subtitles | كان لديّ وقت وفير للأكل والتمشية ريثما كنت تقبّل "آيمي". |
Belki de istediğim kadar vaktim vardır. | Open Subtitles | ربّما لديّ وقت لا حصر له. |
Özür dilerim. Geleceğimi haber verecek zamanım olmadı. | Open Subtitles | أعتذر يا أبتي، لم يتوفر لديّ وقت لإبلغك بقدومي |