onlar için işler yolunda değildi, para kaybettiler. | TED | لم تكن الأمور تعمل لصالحهم ، فخسروا الأموال. |
onlar için tek önemli şey güvenleri. | Open Subtitles | لديهم فقط شيء واحد لصالحهم: ثقتهم بأنفسهم |
onlar için tek önemli şey güvenleri. | Open Subtitles | لديهم فقط شيء واحد لصالحهم: ثقتهم بأنفسهم |
Ona, KGB'nin Rusya'dan ayrılmana izin verdiğini ve benimle evli kaldığın sürece onlar adına ABD'de casusluğa devam ettiğini söyleyecek miyiz? | Open Subtitles | وهل نخبره أنّ الكي جي بي سمحت لك بمغادرة روسيا. وزواجك بي ما دمت مستمر في التجسس لصالحهم في الولايات المتحدة؟ |
Şimdilik. Son iki yıldır adına çalıştığımız kişiler için işler pek yolunda gitmedi. | Open Subtitles | حتى الآن ، العامين الأخيرين لم نكُن ودودين للأشخاص الذين كُنا نعمل لصالحهم |
Ancak Doğu üssü sakinleri, kazanacak oyları olmasa da, sonuçları yine de lehine çevirebileceklerini fark ediyorlar. | TED | لكن يدرك سكان القاعدة الشرقية بينما لا يملكون الأصوات للفوز، أنه يمكنهم قلب النتائج لصالحهم. |
Değilim. Tek bildiğim, şu emrinde çalıştığın uyuzların, şahsi ihtiraslarından fazla hiçbir şey ile ilgilenmedikleri. | Open Subtitles | أعرف فقط أن هؤلاء الأغبياء الذين تعمل لصالحهم |
Yani bekar erkeklerin daha çok parasının olması onların avantajıdır. | Open Subtitles | عندما يكون لدى الرجال العزاب مال فهذا يعمل لصالحهم |
Bayan Upjohn da, ortaya çıkmadan onlar için çalışmış olabilir tabii. | Open Subtitles | فمن الممكن جدا ، أن السيدة ً آبجــــون ً عملت لصالحهم من دون أن تكون نوعا من إنــاث ً بولــــدوغ درمونــــد ً |
Belki de onların etrafında olman onlar için iyi olacaktır. | Open Subtitles | ربما يكون هذا لصالحهم أن تكون حولهم ايضاً |
Bütün işler er parasıyla dönüyor. Biz onlar için çalışıyoruz. | Open Subtitles | الأموال الخاصة تدير الأمر بأكمله نحن نعمل لصالحهم في هذا الأمر |
Tüm bunların arkasında kim varsa, ipleri elinde kim tutuyorsa artık onlar için mi çalışıyorsun? | Open Subtitles | أيًّا كان من وراء هذا، العقل المدبر هنا، أنت تعمل لصالحهم الآن؟ |
Ben de onlar için çalışmıyorum. | Open Subtitles | وأنا لا أعملُ لصالحهم أيضاً, فأنا أستخدمهم |
onlar için çalışıyor olabilir ama diplomatik dokunulmazlığı yok. | Open Subtitles | ربما كان يعمل لصالحهم لكن لا يوجد لديهِ حق في الحصانة الدبلوماسية |
Onlar adına çalışıyordu. Bayılma esnasında uyanıktı. Nasıl olur da bu adama güvenirsin? | Open Subtitles | كان يعمل لصالحهم و كان واعياً خلال فقدان الوعي فكيفَ عساك تثقين بهذ الشخص بحقّ الجحيم؟ |
Böylece adına çalıştığınız kimseleri çökertecek fırsatı kollama olanağınız olur. | Open Subtitles | كل ذلك لتمنح نفسك فرصة لتبحث عن الفرصة الأفضل لتدمر الناس الذين تعمل لصالحهم |
Aslında devlet adına çalıştığını kanıtlamalıyız. | Open Subtitles | إننا بحاجة لدليل يثبت إنه كان بالفعل يعمل لصالحهم. |
Şimdi suçlulara süper güçler bahşetmemizi önermiyorum, ama Joe ve onun gibi insanların, kendi ve geri kalan hepimizin yararı adına beyinlerini ve davranışlarını değiştirmelerini sağlayacak yöntemler bulmamız gerektiğini söylüyorum. | TED | لكنني لا أقترح هنا أن نمنح المجرمين قدرات خارقة، بل أريد أن أشير إلى أننا في حاجة إلى إيجاد طرق لتمكين جو وأمثاله من تغيير أدمغتهم وبالتالي سلوكياتهم، لصالحهم الشخصي ولصالحنا جميعاً. |
Bu gerekçeyle kararı davalı lehine çeviriyorum. | Open Subtitles | إذا ، فإنني وبناءً على ذلك أتجه صوب الدفاع وأعلن الحكم لصالحهم |
Şansın onlarına lehine olduğuna emin olduklarına hiç kuşkum yok. | Open Subtitles | أنا متأكد أنهم متأكدين أن الإحتمالات لصالحهم |
Fakat durumun böyle olmadığı gün gibi ortada, ve itaatsizlik onların dahil edilmesini sağlayacak bir şey değil. | Open Subtitles | ولكن الحقيقة لن يفعلوا والتحدي ليس لصالحهم |
Mahkemede, lehlerine karar açıklandıktan sonra aynı gruplar şeffaflığın korunmasını engellemek amacıyla büyük miktarda paralar harcıyorlar. | Open Subtitles | وبعد أن حكمت المحكمة لصالحهم, تلك المجموعات أنفقت الكثير من الأموال لمعارضة جهود لتوفير الشفافية |