"لقول الحقيقة" - Translation from Arabic to Turkish

• gerçeği söylemeye
• gerçeği söyleme
• Doğruyu söylemek
• Gerçeği söylemek
• Gerçeği anlatmak için
• gerçeği anlatmaya

Neye sebep olduğunu fark edince korkup gerçeği söylemeye cesaret edemedi.
‫عندما أدرك ما تسبب به ‫كان خائفا ولم يكن لديه ‫الشجاعة لقول الحقيقة

gerçeği söylemeye geldik buraya.
اننا هنا لقول الحقيقة

gerçeği söyleme cesaretini böyle odalarda buluyorum.
وجدت الشــجاعة في مثل تلك الغرف لقول الحقيقة.

Doğruyu söylemek için son şansın tam burda, tam şu anda.
هذه فرصتك الأخيرة لقول الحقيقة في هذا المكان، في هذه اللحظة

Sanatçıların Gerçeği söylemek için, politikacılarınsa gerçeği örtbas etmek için yalana başvurduklarını söylerdi.
اعتاد القول أنّ الفنّانين يستعملون الأكاذيب لقول الحقيقة بينما السّياسيّون يستعملونها لطمس الحقيقة.

Gerçeği anlatmak için buradayız.
نحن هنا لقول الحقيقة.

Benim hiçbir planım yok. gerçeği anlatmaya hazırım.
ليست لدي أي خطط أنا مرتاح لقول الحقيقة

Benjamin Franklin Chang, gerçeği söylemeye hazırım.
(بينجامين فرانكلين تشانج) جاهز لقول الحقيقة

Bay Clift, belki nihayet gerçeği söylemeye hazırsınızdır.
ربما الآن سيد (كليفت) أنت مستعد اخيرًا لقول الحقيقة

gerçeği söyleme anlaşması.
التآمر لقول الحقيقة مثير للإهتمام

Doğruyu söylemek gerekirse, uzaktan bile olsa seni bir kere daha görmem gerekiyordu.
لقول الحقيقة كان علي رؤيتك مرةَ أخرى حتى ولو من على بعد مسافة

Uzun zaman önce oldu, Çoğunlukla, Doğruyu söylemek gerekirse.
وكان ذلك منذ فترة طويلة وكان الرسومات في الغالب، لقول الحقيقة.

Doğruyu söylemek gerekirse editörlük bana daha uygun.
الإفتتاحية هي ما أُفَضِل، لقول الحقيقة.

Gerçeği söylemek için bir dürtü hissettim.
أنا فقط كان عندي هذا الحافزِ لقول الحقيقة

Ben bir kanun adamıyım ve şu anda mahkeme salonundayım, her ne kadar yemin etmiş olmasam da size Gerçeği söylemek zorunda hissediyorum kendimi.
حسناَ أنا ضابط قانون وأنا وفي محكمة قانون وبينما القسم غير مؤدى أشعر بالاضطرار لقول الحقيقة

Gerçeği anlatmak için.
لقول الحقيقة.