fakat aynı zamanda, zihni bunu iter. Çünkü kimliğinin diğer tüm yönlerini hatırlar -- diğer ilişkilerini, işini, hobilerini, ruhsal ve entelektüel bir yaşamı, fiziksel ihtiyaçlarından bahsetmiyorum bile: uyumayı, yemek yemeyi, egzersiz yapmayı seks yapmayı, banyoya gitmeyi, yalnız -- (Kahkahalar) eğer mümkünse. | TED | لكن في الوقت نفسه يبدأ العقل في دفعها بعيدًا، إذ إنها تتذكر أن هناك كل هذه الأجزاء الأخرى من هويتها: علاقات أخرى، عملها، هواياتها، حياة روحانية وذهنية، دون الحاجة لذكر حاجاتها الجسدية: النوم، الأكل، التمرّن، ممارسة الجنس، الذهاب للمرحاض بمفردها... (ضحك) إن أمكن. |
Ama bu sırada Cumhuriyet Şehri'nde Anti-Bükücülük devriminin ayak sesleri duyulmaya başlamıştır. | Open Subtitles | لكن في الوقت نفسه الثورة المناهضة للمتحكمين تُحضر في العاصمة |
Ama aynı zamanda kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim. | Open Subtitles | .. لكن في الوقت نفسه لم أشعر بوحدة كهذه في حياتي كلها |
Ama... aynı zamanda hissettiklerimi engelleyemem. | Open Subtitles | لكن.. في الوقت نفسه... لا يمكنني السيطرة على كيف أشعر. |
Baba, o formayı giydiğimde sanki kim olduğumu unutuyorum, Ama aynı zamanda kendimi çok iyi biliyorum. | Open Subtitles | ...أبي، عندما أرتدي الزي ...أنسى من أنا لكن في الوقت نفسه... أشعر بأنني لم أفهم ذاتي... |
Ama aynı zamanda bir şeyler de hissetmek zorundasınız, değil mi? | Open Subtitles | لكن في الوقت نفسه يخاجلك شعور، صحيح؟ |