beşeri bilimlerde, felsefede belirli bir görüşümüz var: insan insanın kurdudur. | TED | في العلوم السياسية والإقتصاد والعلوم الإنسانية والفلسفة بهذا الشأن، أن الإنسان هو ذئب بالنسبة للإنسان الآخر. |
Bir insanın güvenle tüketebileceği sigara sayısı sıfır. | TED | صفر هو الرقم الوحيد الآمن من السجائر للإنسان. |
insan DNA'sını değiştirmişler ve öfkeyle dolu bir yaratık yaratmışlar. | Open Subtitles | وتحوير الحمض النووي للإنسان تجعل المخلوق يتغذى فقط على الغضب |
O insanların umutsuzca yaşamak dışında hiç bir seçeneği yoktur. | Open Subtitles | الخيار الوحيد للإنسان أن يعيش جنباً إلى جنب مع اليأس. |
Burada insanoğlunun ilk itaatsizliğinin tohumu özgür iradenin kendisi var. | Open Subtitles | هنا تكون بذور أول عصيان للإنسان بسبب ارادته الحرة بالفعل |
Bizim cehalet içinde insana özgü sandığımız şeyleri yapan hayvanlar olduğunu gördükçe daha da belirsizleşiyor. | TED | ويصبح أرفع في كل وقت حيث نجد الحيوانات تفعل أشياء التي نفعلها، في غرورنا، واستخدام التفكير كان للإنسان فقط. |
Eğer vahşi yaşam insanlara dostça davranmıyorsa kameralara karşı enikonu düşmanlık besliyordu. | Open Subtitles | إن الحياة البريّة غير صديقة للإنسان ويثبت ذلك في عداوتها للكاميرات السريّة |
Bunun biraz rahatsız edici olduğunu kabul ediyorum ama daha önceden de insanlığın en iyi arkadaşı değillerdi. | Open Subtitles | لكن الأمر ليس كما لو كانوا الأصدقاء المفضلين للإنسان من قبل |
Yoksa insan insanın kurdu mu? | TED | أو هل يعتبر الإنسان ذئباً بالنسبة للإنسان الآخر؟ |
Balık, böcekler dışında insanın erişebileceği en kaynak-verimli hayvan proteini. | TED | السمك هي من أكثر المصادر الغنية بالبروتين الحيواني المتوفرة للإنسان بجانب الحشرات. |
Bir ürün tasarladınız, adı insanın bağışıklık sistemi olan yeni bir tip ürün. | TED | وقد صممت منتجا، نوع جديد من المنتجات، يدعى الجهاز المناعي للإنسان |
bir insan ne kadar süre yer altında havasız hayatta kalabilir? | Open Subtitles | كم يستطيع للإنسان البقاء على قيد الحياة تحت الأرض بدون هواء؟ |
Bu durumda, kitap insanların sindirim sistemiyle ilgili. | TED | وفي هذه الحالة تحديدًا، فالأمر يتعلق بالجهاز الهضمي للإنسان. |
Bu sayı, gezegendeki insanların biyokütlesinin toplamının 200 katı. | TED | هذا أكثر 200 مرة من مجموع الكتلة الحيوية للإنسان على هذا الكوكب. |
- İnsanoğlunun ilk defa ışınlandığını gördük. | Open Subtitles | لقد رأينا للتو من تحريك تخاطر الأولى للإنسان. |
İlla da bir şeyler yapmayı düşünmek insanoğlunun doğasında mevcuttur. | Open Subtitles | من الطبيعي للإنسان أن يفكر بفعل هذا أو ذاك |
Teknolojinin insana çok benzer ama biraz tuhaf olduğu o tekin olmayan, ürkütücü his. | TED | إنه العامل المريب للتكنولوجيا حيث أنها قريبة للإنسان لكنها بعيدة بعض الشيء. |
Tıpkı hayvanlara yararlı olduğu gibi, biz, insanlara da yararları var. | TED | كما أن هناك منفعة للحيوانات ، هنالك أيضا منفعة للإنسان. |
Bu hazırlık yılları insanlığın nihayet doğmasına ve tüm gezegene yayılmasına imkân verdi. | Open Subtitles | سنوات إعداد سمحت للإنسان ليظهر أخيراً وينتشر عبر أرجاء الأرض. |
en basit 2 insani güdünün birleşimi-- | Open Subtitles | انها كرغبة جنسية تبادل بين الرغبتين الاساسيتن للإنسان |
Bir erkeğin aradığı her şey. | Open Subtitles | و الجمال كل ما يمكن للإنسان أن يسأل لحياته |
Bu bir erkek için küçük bir "temas" ama... ..insanoğlu için devasa bir k.ç. | Open Subtitles | مؤخرة صغيرة للإنسان مؤخرة كبيرة جداً للبشرية |