Mesela bu ilaç, reboxetine, ki bu benim de reçete ettiğim bir ilaç. Bu bir Depresyon ilacı. | TED | هذا عقار يدعى ريبوكسيتين، و هو عقار قمت بوصفه بنفسي، هو عقار مضاد للاكتئاب |
Demek istiyorum sahip olduğumuz Depresyon tedavileri berbat. | TED | أود أن أذكر أن العلاجات المتوفرة للاكتئاب تعد جذّابة. |
Belki de onun aldığı Depresyon ilacı değildi. | Open Subtitles | حسنا، ربما ما كان يأخذ لم يكن مضاد للاكتئاب. |
Anti depresan ilaç kullanıyormuş. | Open Subtitles | وهي تم اتخاذ مدس المضادة للاكتئاب. |
Barry korku önleyici ne kadar anti depresan ilaç varsa kullanmış. | Open Subtitles | (باري) كان يتناول أدوية مهدئة و مضادة للاكتئاب |
O kadar da moral bozucu anlatmasana. | Open Subtitles | حسنا , ليس عليك ان تجعلى هذا يبدو كأنه مثير للاكتئاب |
Doğaya maruz kalmanın çok güçlü bir antidepresan olduğuna dair çok sayıda kanıt var. | TED | هناك الكثير من الأدلة على أن التعرُّض للطبيعة يُعد مضادًا قويًا للاكتئاب. |
Bu size İnanılmaz bir güç verir, depresyonun panzehiri gibidir. | TED | ويمنحك قوة كبيرة وترياقا رائعا مضاد للاكتئاب. |
Ama Simon'ın cenazesinden sonraki günlerde birkaç meslektaşınız davranışlarınızın değiştiğini fark etti... açık Depresyon belirtileri, kafa karışıklığı. | Open Subtitles | لكن في الأيام التي تلت جنازة سايمون عدد من زملائك لاحظوا تغيرا في سلوكك إشارات واضحة للاكتئاب |
Bu kelime ülkemde Depresyon demenin yerel hâli. | TED | كلمة "kufungisisa" هو المقابل المحلي للاكتئاب في بلدي. |
Direnci artırarak onun Depresyon ve TSSB yatkınlığını çarpıcı şekilde azaltabiliyoruz ve belki de işini, evini, ailesini, hatta hayatını kaybetmemesini sağlıyoruz. | TED | عن طريق زيادة المرونة، يمكننا الحد بشكل كبير من تعرضه للاكتئاب واضطرابات ما بعد الصدمة، وربما إنقاذه من فقدان وظيفته أو منزله أو عائلته أو حتى حياته. |
Depresyon ve TSSB'de -- burada strese maruz kalıyorsunuz -- yalnızca hafifletici tedavimiz var. | TED | بالنسبة للاكتئاب واضطراب ما بعد الصدمة -- هنا حيث تتعرّض للتوتر-- كل ما نملكه هو العلاج بالمسكّنات. |
Muhtemelen bundan 20, 50, 100 yıl sonra geçmişe baktığımızda Depresyon ve TSSB'yi, tıpkı tüberküloz koğuşları gibi, geçmişte kalmış bir şey olarak göreceğiz. | TED | من المحتمل بعد 20 أو 50 أو 100 عام من الآن، سننظر للاكتئاب واضطراب مابعد الصدمة بالطريقة نفسها التي ننظر بها إلى مصحات السل كشيء من الماضي. |
Bunu ALS için yaptık. Bunu Depresyon için, Parkinson hastalığı, HIV için yapabiliriz. | TED | لقد قمنا بهذا للتصلب الضموري الجانبي . نحن نستطيع أن نقوم بهذا للاكتئاب ، مرض باركنسون ، الإيدز . |
Egzersiz, Depresyon için doğal bir tedavi yoludur. | Open Subtitles | يعد التدريب البدني علاج طبيعي للاكتئاب |
Bu bir anti depresan. | Open Subtitles | ، هذا مضاد للاكتئاب) |
O zamanlar tam fiziksel olarak dolgunlaştığım zamanlardı, ve diğer kızlardan çok daha hızlı dolgunlaşıyordum, ve, doğrusunu isterseniz, burç sembolümün bir terazi olması bana sadece uğursuz ve moral bozucu gelmişti. | TED | وكان هذا في وقت قريب من أن بدأت ازداد وزنا، وكنت ممتلئة أكثر بكثير من الكثير من الفتيات الأخريات، وبصراحة ، فكرة ان برجي كان الميزان بدت كانها لا تحمد عقباها و مثيرة للاكتئاب. |
Çok moral bozucu bir iş bu. | Open Subtitles | هذا مثير للاكتئاب |
Tanrım, çok moral bozucu. | Open Subtitles | رباه, هذا مثير للاكتئاب. |
antidepresan verelim. Belki fikrini değiştirir. | Open Subtitles | يمكن أن نعطيه مضاد للاكتئاب و نرى إن غير رأيه |
depresyonun asıl sebebi tam olarak bilinmese de, araştırmalar çoğu ruhsal bozukluğun, en azından bir kısmının, beyindeki kimyasal bir dengesizlikten, ve/veya genetik yatkınlıktan dolayı meydana geldiğini gösteriyor. | TED | بينما يبقى السبب الرئيسي للاكتئاب غير واضح، تُشير الأبحاث إلى أنّ سبب حدوث أي اضطراب نفسي، على الأقل بشكل جزئي، يرجع إلى انعدام التوازن الكيميائي في المخ، والاستعداد الجيني الخفي. |