Bu başınıza geldiğinde, düşünmeye ve dua etmeye vaktiniz yoktur. | TED | عندما يحدث لك ذلك، لن يكون هناك وقت للتفكير، ولا حتى للصلاة. |
dua etmeye yabancıyım, dostluğunu haketmiyorum, sevgini haketmiyorum. | Open Subtitles | ولقد كنتُ هاجرًا للصلاة وغير مستحق لمودتك وحبك |
Mak'ın annnesi ve babası dua etmek için bir rahip ayarladılar. | Open Subtitles | أم ماك و والده رتبا لمجيء راهب للصلاة من أجل ماك. |
dua etmek için geç bir vakitte Schoenheim kilisesine giriyorum. | Open Subtitles | أنا أدخل كنيسة شوينهيم في وقت متأخر من الليل للصلاة من أجل الهداية |
Saint-Sulpice'de dua etme fırsatını kaçıramazdım. | Open Subtitles | لايمكنني أن أضيع هذه الفرصة للصلاة داخل كنيسة سانت سولبيس |
Binlerce insan Namaz için Hazretbal'a toplanacak. | Open Subtitles | آلاف المصلين يجتمعوا للصلاة في جامع هازراتبال |
Bizi buraya ibadet için mi çağırdın, ...yoksa senin görüşmelerini dinleyelim diye mi? | Open Subtitles | هل دعانا هنا للصلاة. .. أو للاستماع إلى المكالمات الهاتفية الخاصة بك؟ |
Korumasız dimdik yaşayarak aralıksız dua etmeye kendini adadı. | Open Subtitles | استمر على تلك الحال ، بلا ملجأ مكرساً جُل وقته للصلاة |
Sizleri Kutsal Babamızın iyileşmesi için dua etmeye davet ediyorum. | Open Subtitles | اتمنى ان تلحقوا بنا للصلاة للدعوة بتحسن صحة البابا |
Tüm ev halkı için büyük bir olaydı. Gaziler Günü. Okuldan çıkardım ve dua etmeye giderdik. | Open Subtitles | كان ذلك امراً كبيراً في منزلنا كنا نذهب للصلاة دائماً |
Tüm ev halkı için büyük bir olaydı. Gaziler Günü. Okuldan çıkardım ve dua etmeye giderdik. | Open Subtitles | كان ذلك امراً كبيراً في منزلنا كنا نذهب للصلاة دائماً |
Sana söz veriyorum, dua etmek için diz çöktüklerinde o büyük mabedin tamamını aşağılık başlarına yıkacağım! | Open Subtitles | ، وأنا أعدكِ أنه لحظة ركوعهم للصلاة سأسوى الصرح كله بالأرض . على رؤوسهم التى لا تساوى شيئاً |
Bir sabah, güneş doğduktan hemen sonra, Lord ve Leydi DuPont'un en güzel kızları Leydi Sheila kutsal azizine dua etmek için katedralin merdivenlerini çıktı. | Open Subtitles | صباح أحد الأيام، مباشرة بعد شروق شمس السيدة أورسولا، البنت الأكثر جمالا بنت اللورد والسيدة دوبون شقت طريقها صعودا للصلاة فى الكاتدرائيه إلى قديسها الموهوب |
Bay ve Bayan Dubon'un en güzel kızları olan Bayan Ursula... kutsal azizine dua etmek için büyük katedralin basamaklarından çıktı." | Open Subtitles | السيدة أورسولا، البنت الأكثر جمالا بنت اللورد والسيدة دوبون شقت طريقها صعودا للصلاة فى الكاتدرائيه إلى قديسها الموهوب |
Ancak tekne sahibi Bay Zhao için bugün sadece kutlama değil aynı zamanda dua etme günü. | Open Subtitles | لصاحب قارب السيد زهاو يوما للصلاة بالإضافة إلى الإحتفال |
Yeter bu kadar saçmalık. dua etme vakti. | Open Subtitles | كفّوا عن ذلك الهراء لقد حان الوقت للصلاة |
Bu Hoca, Delangiz'in, arkasında Namaz kılabileceği tek hocadır. | Open Subtitles | هذا هو الملا الذي سيقف ديلانجيز خلفه للصلاة |
Kurban kesip köyde ibadet edelim. | Open Subtitles | يجب أن نُقدم . قُرباً وعلينا الترتيب . للصلاة فى القرية |
Görüyor musun Hocam, Tren insan dolu. Ama 20 kişi bile namaza gelmiyor. | Open Subtitles | أترى يا شيخ، القطار مليء بالناس و أقل من عشرين شخص فقط أتوا للصلاة |
Kendi yazısıyla, bu adam ya uyuyordu, Al ve Tipper ile bir dua buluşmasında ya da bir çanta ile nasıl bir nükleer misilleme başlatılabileceğini öğreniyordu. | TED | من كتاباته، هذا الرجل كان إما نائما، في اجتماع للصلاة مع آل و تيبر أو تعلم كيفية اطلاق صاروخ نووي من حقيبة ملابس. |
İbadete yetişmeliyim. | Open Subtitles | لأذهب للصلاة. |
-Oh, Jesus. Oh, Allahım. -Oh, Dua için zamanımız yok Bob. | Open Subtitles | يا مسيح - ليس هذا الوقت المناسب للصلاة - |
Kiliseye getirin. İnsanlar ayin için gelmeye başlamadan önce bu işi bitirmeliyiz. | Open Subtitles | أحضروها إلى الكنيسة، يجب أن ننتهي قبل أن يأتي الناس للصلاة |