Sancak burun tarafından isabet aldık. hasar kontrol ekibini yollayın. | Open Subtitles | لدينا اصابة علي ميمنة السفينة بعيدة عن السيطرة للضرر |
Ama maksimum hasar için bu hızlandırılmış foton yayan mermileri kullanıyoruz. | Open Subtitles | لكن للضرر الأقصى، نستعمل الرصاص... كسا في معجل فوتون الراتنج المضيئ. |
İki gemim yok edildi ve kendi gemim hasar aldı. | Open Subtitles | دمرت سفينتين من سفني وتعرضت سفينتي للقيادة للضرر -علينا الانسحاب |
Carter'i iyi tanıdığım için hasarı ödemeden gitmene izin vereceğim. | Open Subtitles | وبما إنني أعرف كارتر سأدعك تذهب بدون أن تدفع للضرر الحاصل لكنك ستغادر وأعني الآن |
Araştırmacılar tarafından yapılan kapsamlı mülakatlar sonucunda katılımcıların hiç birinde kalıcı bir hasara rastlanmadı. Deneyin sonucu olarak, Dr. Philip Zimbardo çalışmalarının odak noktasını değiştirdi ve kendini, otorite ve gücün kötüye kullanılması konularında insanları eğitmeye adadı. | Open Subtitles | أجريت العديد من المقابلات ومن قبل الباحثين الذين أكدو بأنه لا أحد من المشاركين بالتجربه قد تعرض للضرر النفسي لفترة طويلة. |
Kusura bakma, telefon için. | Open Subtitles | أنا آسف، للضرر. |
Bu kişi, benden zararın ne kadar olduğu ile ilgili bir fiyat almamı istedi. | Open Subtitles | أخبرني ذلك الشخص أن أطلب منك الحصول على تقدير للضرر |
Eğer bu malzeme sokağa, yanlış ellere düşerse, verebileceği hasarın sınırı yok. | Open Subtitles | اذا إنتهت هذه الاشياء في أيد غير أمينة ليس هناك حدود للضرر الذي يمكن أن ينجم عنه |
Böbreklerindeki hasar yüzünden potasyum seviyesi yükseliyor. | Open Subtitles | البوتاسيوم يتصاعد بابنك نتيجة للضرر بكليتيه |
hasar ya da alet izi yok. Aynı ilki gibi. | Open Subtitles | نعم.لا وجود للضرر لا وجود لآثار الأدوات كما في المرة الاولى |
Soğuk beyni koruyabilir fakat hasar riski yine de mevcut. | Open Subtitles | البرد قد يكون يحمي الدماغ لكن هناك احتمال للضرر |
Sizce kulaklar bu dayaktan hasar almış mıdır? | Open Subtitles | هل تظنين ان الاذن قد تعرضت للضرر اثناء الضرب؟ |
Burada herhangi bir hasar göremiyorum. | Open Subtitles | الهيكل العلوي جيد لا أثر للضرر هنا |
Hayır, sadece sinirsel hasar testi bu. | Open Subtitles | اوه لا, انه اختبار للضرر العصبي فقط |
Orası beyninde araba kazası sonucu kalıcı hasar oluşan yer. | Open Subtitles | هنا حيث تعرض للضرر الدائم نتيجة |
hasarı tespit etmek için teşhis protokolüne erişemiyorum. | Open Subtitles | أنا غير قادر على تشغيل البروتوكولات التشخيصية لإجراء تقييم كامل للضرر |
Kafatası hasarı için, ona tam olarak ne ile vurulduğunu söyleyemem. | Open Subtitles | ،نظراً للضرر الجمجمي الصارم لا استطيع الجزم بما ضربت |
Halverson! Gövdedeki hasarı kontrol et! | Open Subtitles | هالفورسين، يدقّق الهيكل للضرر. |
hasara sebep olanın hız olmadığını unutmayın, çünkü astronotlar Apollo 10'da hayatta kalmışlardı. İç organlarımızın vücudumuzun ön tarafına çarpmasına sebep olan şey ivme veya ani durmadır, tıpkı bir otobüste sürücü frene bastığında öne doğru gitmemiz gibi. | TED | تذكر، ليست السرعة هي المسببة للضرر لأن رواد الفضاء في مكوك أبولو 10 لا يزالون على قيد الحياة المسبب هو التسارع أو الوقوف المفاجئ يسبب ذلك أن أعضاؤنا الداخلية تصطدم بأجسادنا أماميًا على طريقة أننا داخل حافلة تتحرك للأمام ثم يضغط السائق بعنف على المكابح. |
Şu hasara bak. | Open Subtitles | على الاقل انظر للضرر |
Kusura bakma, telefon için. | Open Subtitles | أنا آسف، للضرر. |
Şehrin ileri gelenlerine göre zararın boyutunu belirlemek için çok erken. | Open Subtitles | ويقول قادة المدينة أنه ... من المبكر جداً أن يتم تقدير الحجم الكامل للضرر |
Kurbanın kaburga ve gövdesindeki hasarın orijinal hali böyle. | Open Subtitles | هذه صورة الأشعة الأصلية للضرر الذي حدث لأضلاع و جذع الضحية |