Her koroda vardım, her müzik ve Güzel Sanatlar etkinliğine katılıyordum. | TED | أصبحتُ عضوة في كل فرقة موسيقية، انخرطت في كل حدث موسيقي للفنون الجميلة. |
Simsarmış. Annesi müzayede evinde çalışıyor. Güzel Sanatlar, tablolar falan. | Open Subtitles | والأم تعمل لدار مزاد، للفنون الجميلة لوحات وأشياء من هذا القبيل |
Dün Chicago Güzel Sanatlar Müzesine girdi ve bir çekiçle sanat eserine saldırdı. | Open Subtitles | ذهب الى متحف شيكاغو للفنون الجميلة بالأمس وهاجم قطعة فنية بالمطرقة |
Kalıcı koleksiyonlarını Chicago Güzel Sanatlar Müzesine satıyor. | Open Subtitles | انها تبيعهم لمتحف شيكاغو للفنون الجميلة لمجموعتهم الدائمة |
Güzel Sanatlar Büyük Müzesi'nde bırakılmış muhtemel bir cesedimiz var. | Open Subtitles | لدينا احتمال جثة ملقاة بقرب متحف " جرانت " للفنون الجميلة |