Endişelenecek bir durumu olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد إنه يوجد أي شيء للقلق بشأنه. |
Endişelenecek birşey yok. | Open Subtitles | انه , انه لا شيء يدعو للقلق بشأنه |
O zaman Endişelenecek bir şeyimiz olmamalı. | Open Subtitles | لذا نحن ليس لدينا أي شيء للقلق بشأنه |
Sevinebilirsin çünkü bu konuda hiç endişe etmen gerekmeyecek. | Open Subtitles | حسناً, انتِ ذات حظ سعيد لأن هذا شيء لن تضطري للقلق بشأنه |
Bu iyi haber. endişe edecek bir şeyimiz azaldı. | Open Subtitles | حسناً، هذه أنباء طيبة، صار لدينا الآن أمراً أقل للقلق بشأنه |
Endişelenecek bir şey olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | .لقد اخبرتك لايوجد شيء للقلق بشأنه |
Eğer orada demiştin Endişelenecek bir şey . | Open Subtitles | حسبتكِ قلتِ إنه لا شيء للقلق بشأنه |
Neyse şu an Endişelenecek daha büyük işlerimiz var. | Open Subtitles | لدينا شيء أكبر للقلق بشأنه |
Darby'nin arkadaşı. Endişelenecek bir durum yok. | Open Subtitles | صديق لـ " دوربي " لا شيء للقلق بشأنه |
Endişelenecek bir şey olmadığına. | Open Subtitles | لذا لا داعي للقلق بشأنه. |
Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | مامن شيء للقلق بشأنه. |
Endişelenecek tek bir silah var. | Open Subtitles | واحد فقط للقلق بشأنه |
- Endişelenecek bir şey yok... | Open Subtitles | لا شيء للقلق بشأنه _. أجل.. |
Keşke artrit, endişe ettiğim tek şey olsaydı diye düşünecek. | Open Subtitles | سوف يتمنّى أنّ الشيء الوحيد الذي سيضطرّ للقلق بشأنه هُو إلتهاب المفاصل. |
Tabii bu benim endişe etmem gereken bir durum değil ama kanunlar herkes için aynıdır. | Open Subtitles | وبالطبع ليس هذا بالامر الذي يدعوني للقلق بشأنه ...أصول الشركة... وتلك الترهات... |
Ama başka endişe edeceğimiz bir şey yok, değil mi? | Open Subtitles | لكن ليس هنالك شئٌ يدعو للقلق بشأنه ,... هل هنالك ؟ |
Gördün mü Banjo? Onun için endişe etme demiştim sana. | Open Subtitles | (أرأيت يا (بانجو أخبرتك أنه لا داعي للقلق بشأنه |