Bir ay kadar, sert, kaşındırıcı ve kırılabilir bir metal olan PLA ile denemeler yaptım. | TED | وأمضيت قرابة الشهر أختبر مادة بي.إل.إيه. وهي مادة قاسية وخشنة وقابلة للكسر. |
Kalbin çok yumuşak. Kalbin atmıyor olabilir ama hala kırılabilir. | Open Subtitles | قلبك ، أيها الحنون ، قد لا يكون مُعرض للضرب لكنه ما زال مُعرض للكسر |
kırılmaz ve 250 metreye kadar su geçirmez. | Open Subtitles | أنها غير قابلة للكسر وتقاوم الماء حتى عمق 250 متر |
kırılmaz bir pencere camı... Standart bir yüzük parmağını çıkarır. | Open Subtitles | سطح واحد من الزجاج الغير قابل للكسر و خاتم اصبع عادى |
Schotzie dört tane kırılgan ayağı olan minicik yardıma muhtaç bir hayvan. | Open Subtitles | شوتزي ، حيوان صغير لا حول له بأربعة أرجل قابلة للكسر |
Hayır, hayır. Beni müzeye sokma. kırılacak çok şey var. | Open Subtitles | لا , لا , لا , لاتدعني أدخل للمتحف العديد من الاشياء القابلة للكسر |
Lütfen. Ve dikkatli ol. Eski büyü küreleri, çok kolay kırılır. | Open Subtitles | من فضلك ، ولتكن حريصاً هذا الجرم قابل للكسر |
Çok güzel eşyaların var, kırılabilecek, kıymetli eşyalar. | Open Subtitles | لديك الكثير من الأشياء اللطيفة والقيمة القابلة للكسر |
Ona dikkat et, kırılabilir! Her şey nerede? | Open Subtitles | انتبه مع ذلك، إنه قابل للكسر أين هو كل شيء؟ |
Hepimiz eriyebilir etten ve kırılabilir kemikten yaratılmışız. | Open Subtitles | كلنا مجرد جلود قابلة للذوبان وعظام قابلة للكسر |
- Sandalye kırılabilir. - Sandalyeyi düşünecek halimiz yok. | Open Subtitles | ـ المقعد عُرضة للكسر ...ـ لن نضطر أن نبالى بأمر المقعد |
Yeraltından erişim, kırılabilir duvarlar. | Open Subtitles | المنافذ التحت أرضية، حوائط قابلة للكسر |
kırılmaz cam! | Open Subtitles | سطح واحد من الزجاج الغير قابل للكسر و خاتم اصبع عادى |
Üzerinde çalışıyorduk ve kırılmaz saplar yaptık, sonunda. | Open Subtitles | نحن نعمل عليه من فترة وأخيرا توصلنا لمقبض غير قابل للكسر |
İçinizdeki kırılmaz çocuğu bulun... | Open Subtitles | أبحث عن القطعة الصغيرة الغير قابلة للكسر بداخلك |
Hem kırılgan hem de ağırbaşlıydı, o... Bilemiyorum sanki, küçük bir filiz gibi | Open Subtitles | هناك توازن غريب في الداخل وتملك شيئاً قابل للكسر ولكنه قوي في نفس الوقت |
Yine de konuyu açmadan önce, kırılgan eşyaları odadan çıkarttırayım. | Open Subtitles | سأُبعد الأشياء القابلة للكسر من الغرفة قبل أن أناقشه في الأمر. |
Hangi günün, bir mason kalesinin dışında durup 90 kiloluk çok eski ve hayli kırılgan bir pencereyi çalmayı planladığımız günün mü? | Open Subtitles | أتعني وقوفنا بمحاذاة حصن الماسونيين و التخطيط لسرقة نافذة زجاج ملون قديمة وقابلة للكسر تزن 200 باوند؟ |
Her yerde kırılacak lüks eşyalar vardı. | Open Subtitles | كان هناك كل ذلك الهراء القابل للكسر , و في كل مكان |
kırılacak eşyalar için bir bölme bile yok. | Open Subtitles | ليس هنا اربطة ولا واقيات للاشياء القابله للكسر |
Onun içindekiler kolay kırılır. | Open Subtitles | فتكن حذراً مع هذه الرزمة , إن محتواها قابلـ للكسر |
Ben de dedim ki; "Neden olmasın, kırılabilecek bir-iki şey daha kaldı." | Open Subtitles | فقلت, "لم لا؟ لدي بعض الأشياء القابلة للكسر " |
O sadece, yani, biz bu döküntüyü toplarız ve o kolay kırılabilen bir şey. | Open Subtitles | الأمر فقط أنه، حسنا، نحن نجمع هذه الخردة، ومعظمها قابل للكسر. |
Elde ettiğin bu bilgiler yani bu şifrelemeler, kırılamaz sanılıyordu. | Open Subtitles | هذه المعلومات اكستبها التشفيرات كانت غير قابلة للكسر بشكل قاطع |
- Kesinlikle. Ama aşırı dikkatli ol, buradaki her şey çok kırılgandır. Tıpkı fısıldayan savaşçılar vazosu gibi. | Open Subtitles | لكن كن حذرا جدا، فكل شيء قابل للكسر هنا مثل جرة المحاربين الهماسين |