Yine de bu, alınması gereken bir risktir daha kötüsü ise suçlunun cezasız kalmasına izin vermektir. | Open Subtitles | مع ذلك، إنها مخاطرة لابد من مواجهتها عندما تكون الجريمة الأكبر هي السماح للمذنب بالفرار دون عقاب |
Masum olansa, suçlunun yaşaması için hayatını veriyor. | Open Subtitles | والبريء يمنح حياته للمذنب من أجل أن يعيش |
Bazen suçlunun tek sahip olduğu şey gardiyanıdır. | Open Subtitles | أحياناً يكون الحارس كل ما للمذنب |
Gerçekler bir günahkara daima yalan gibi gelir. | Open Subtitles | -الحقيقة دائماً تبدوا كذباً للمذنب |
Yapıları tanıdık, kaya parçalarını, kraterleri ve bu şekilde kuyruklu yıldıza göre nerede olduğumuzu anladık. | TED | ولاحظنا وجود أشياء مثل الصخور والحفر، و هكذا تمكنا من معرفة مكاننا بالنسبة للمذنب. |
Lord Gilbert bir papazı öldürdü. suçlunun cezalandırılmasını istiyorum. | Open Subtitles | قتل اللورد (جيلبرت) قسيسًا وأريد للمذنب أن يعاقب |
Neyse, bu işlemi yaptık ve kuyruklu yıldızın haritasını çıkardık. | TED | شرعنا في القيام بهذه العملية، وقمنا بوضع خريطة للمذنب |
kuyruklu yıldızı tüm açılardan görmüş olduk, ve bütün cismin haritasını çıkarmak için bu tekniği kullandık. | TED | عندها، تمكنّا من تكوين صورة كاملة للمذنب من كافة جوانبه. واستخدمنا هذه الطريقة لرسم خريطة متكاملة للمذنب. |
Eskiden kuyruklu yıldızlara "disaster" adı verilirdi ki latincede "kötü yıldız" anlamına geliyordu. | Open Subtitles | إحدى الكلمات السابقة للمذنب كان " كارثة "... التي في الوسائل اللاتينية " نجم شرير " |